Sabah erkenden kalkan Kadriye çocuklarının karnını doyurduktan sonra onları okula gönderdi. Harun'a sıkı sıkı tembih etmişti. Kardeşine göz kulak olacak, dün öğrettiği yoldan, hiçbir yerlere uğramadan çabucak gidip gelecekti. Anahtarı kapının yan tarafına bırakacaktı. Okuldan geldikten sonra iki kardeş güzelce evlerine girip derslerine çalışacaklar, tanımadıkları hiç kimseye kapıyı açmayacaklardı. Kadriye akşamüstü hepsini birden alıp çarşıya gidecek, eksiklerini alacaktı. İki evladını da öperek yollamıştı. Sonra aceleyle Sermet'in kahvaltısını hazırladı. Hâlâ uyumakta olan Alper'i giydirdi. Heyecanlıydı. İlk defa yalnız başına bir yere gidecekti. Gözünün önünden yolları geçiriyor, iyice beynine kazıdığı adresi şaşırmamak için dua ediyordu. Her şeyi hazırlamış, mantosunu giymek üzereyken Sermet uyanmıştı. Şaşkınlıkla baktı karısına: - Nereye gidiyorsun be? Kadriye titrediğini hissetti: - Dün akşam dedim ya sana, Yıldız Abla o avukatlara götürdü beni. İşe başladım. Sen izin verdiydin ya... Sermet boş boş baktı karısına: - Nerede bunlar? Kadriye fısıldadı korkuyla: - Bakırköy'de. - Orası da neresi? Uzak mı? Genç kadın yutkundu: - Minibüse biniliyor. Çok uzak değil. Genç bir aile. Hanımla tanıştım. Alper'i de götürüyorum yanımda. Mahzuru yok dedi Ferda Hanım. Sermet kaşlarını çatmıştı. Bir bardak su içtikten sonra elinin tersiyle ağzını kurulayıp sordu: - Kaç para verecek? Kadriye omuzlarını kaldrıdı: - Konuşmadık. Yol parası ve yemek verecek. Bir de aylık... Alaylı bir şekilde güldü Sermet: - Kadın kısmının yapacağı iş bu kadar işte. Adam parasını konuşmaz mı? Kadriye derin bir nefes aldı: - Yıldız Abla hakkın neyse verirler dedi. Hak yemezlermiş. Sermet dişlerinin arasından anlaşılmaz bir şeyler mırıldandı öfkeli bir şekilde: - O kadından hiç hoşlanmıyorum. Kadın dediğin haddini bilecek. Sen de iki kuruş kazanınca başıma onun gibi ukala kesilme, paralarım. Haddini bil! Kadriye başını salladı. Bir müddet sessiz kaldıktan sonra kocasına baktı yalvaran gözlerle: - Sermet, ne oldu sana böyle? Biz ne kadar iyiydik memleketimizdeyken. Şimdi bir tuhaf oldun sen! Genç adam gözlerini kıstı. Elini sanki vuracakmış gibi kaldırdı aniden. Kadriye gayri ihtiyari duvara doğru kaçtı. Korkudan titriyordu: - Kızma bana Sermet, sadece sordum... Cevap vermedi adam. Söylenerek odaya girdi. Kadriye aceleyle ayakkabısını giyip oğlunu da alıp çıktı... >> DEVAMI YARIN