Huriye Hanım telefonu kapattıktan sonra pencerenin kenarında oturan Serpil'e döndü: - Seninki bir kıza tutuldu galiba. Durmadan üç dört seferdir bana telefonda hep o kızdan bahsediyor. Dün akşam evlerine gitmiş, babasıyla tanışmış. Serpil güçlükle gülümsedi. Güldükçe ağzı çarpılıyordu. Birkaç kere öksürdü. Boğuk bir ses çıktı boğazından. Sabit bakışlarını Huriye'den yana çevirdi ama kadının tam olarak nerede durduğunu kestiremediği için duvara bakmaya başladı. Huriye yanına gelmişti o sırada: - Haydi bakalım, seni şu tarafa doğru alayım, biraz bir şeyler yiyelim. Gözleme yaptım, bu akşam böyle geçiştirelim be Serpil, doyarız. Otlu gözleme hem de, seversin sen! Serpil başını salladı. Anlaşılmaz sesler çıktı dudaklarından. Huriye konuşmaya devam etti: - İyi bir kızdır inşallah, Eğer İstanbullu falansa nasıl anlaşacak, Murat'ım okuldan sonra buraya gelmek istiyor. Herkes gelmez buraya. Of, tedirgin oldum şimdi, önemli olan oğlumun mutluluğu ama yine de yaşlılığımda ben oğluma yakın olayım isterim. Bağdaş kurmuştu sedirin üzerine, ayak değiştirdikten sonra devam etti: - Bir destek olur varlığı, asla aynı evde oturmam, ama aynı şehirde olayım isterim. Yoksa biz ikimiz birbirimize yeteriz değil mi Serpil? Serpil ileri geri sallanmaya başlamıştı yeniden. Bacaklarını tutarak kalktı Huriye: - Çay demlenmiştir, getireyim bari. Bilip bilmeden yargılamak doğru değil. Böyle varsayımlarla kendi kendime kararlar verirsem, bu sefer gerçekle karşılaşınca ön yargılı oluyorum ister istemez. Zaten çocuk ne dedi ki? Dün akşam kız arkadaşımın evine gittim, babasıyla tanıştım dedi. Babayla tanışma safhasına geldiyse eğer iç ciddi demektir. Murat'ım aklı başındadır. İyice düşünüp taşınmıştır. Serpil bu sözler üzerine daha hızlı sallanmaya başlamıştı. Huriye Hanım tiz bir sesle bağırdı: - İyi tamam, bir şey demedik, kaynanalık falan da yaptığım yok, hemen öyle sallanma! Serpil gülmeye başlamıştı. Gülerken dudaklarının kenarından sular akıyordu. Huriye çayları getirdi, ardından gözlemeleri çıkardı fırından. Bir gözlemeyi tabağın içinde lokmalara böldü. Serpil'in boynuna bir peçete bağladı, gözleme tabağını kucağına koydu. - Haydi bakalım, sen gözlemeni ye, çayını ben içiririm. Serpil güçlükle bir dilim gözleme aldı, yorucu bir uğraşın ardından ilk lokmayı ağzına götürmeyi başardı. Huriye ona bir yudum da çay içirdi. Tekrar konuşmaya başladı: - İki üç kuruş koymuştuk kenara, oğlanın eksiklerini yaparız onlarla, elimizden geldiğince destek oluruz. Anasıyım, yapacağız bir şeyler... Kızın adı Yasemin! Adı da güzel... Serpil boğuk bir ses çıkarttı. Ağzındaki lokmalar döküldü, hızla sallanmaya başladı. Huriye Hanım onu omuzlarından tuttu: - Kendine gel bakayım, biliyorum, kızının adı ama bunlar olacak, karşılaşacağız bunlarla... DEVAMI YARIN