Leman Hanım aceleyle üzerine bir ceket geçirip çantasını aldı ve korkuyla dışarı çıktı. Sinirleri bozulmuştu. Kocasının telefonundan sonra iyice paniklemiş, eli ayağına dolanmıştı âdeta. Kapının önünde durup iki tarafına bakındı. Görünürlerde hiç taksi yoktu. Korkak adımlarla yol boyunca biraz yürüdü. En ufak bir ses duysa dönüp bakıyor, Turgay'ın her an karşısına çıkabilme ihtimalinden son derece tedirgin oluyordu. Birden karşıdan gelen taksiyi görüp sevinçle elini kaldırdı: - Taksi, taksi, boş musunuz? Araba usta bir manevrayla dönüp tam önünde durdu. Gençten bir şofördü içindeki: - Buyurun hanımefendi... Kaçarcasına atladı arabanın içine. Hemen Sibel'in adresini verdi. Arkasına yaslandı. Kazasız belasız binebilmişti çok şükür. Bu tedirginlikle birlikte yaşamanın çok asap bozucu olduğunu düşünürken hemen yirmi metre arkasında başka bir taksinin gelmekte olduğunu görmüyordu! Turgay ustaca gizlemişti kendisini. Leman Hanım ve Muhittin Beyin Alev'in nerede olduğunu bildiklerinden şüphesi yoktu. Eğer onları göz hapsinde tutabilirse karısının yerini öğrenebileceğini düşündüğü için bankadan atılır atılmaz bir taksiye binip Muhittin Beyin evinin önüne konuşlanmıştı. Birkaç gündür taksi, parası vermekten bütün maaşını bitirmişti. Öfkeden çıldırıyor, geceleri uyumuyor, sağlıklı düşünemiyor, tek bir noktaya odaklanmış bir şekilde çırpınıyordu: Alev'i bulmak!.. - Sağdaki apartmanın önünde duralım yavrum... Borcum ne kadar? Leman Hanım Sibel'in evinin önünde durdurmuştu arabayı. Taksinin ücretini ödedikten sonra ağrıyan bacakları yüzünden güçlükle indi arabadan. Elinde birkaç parça giysisini koyduğu çantası vardı. Hızlı adımlarla girdi apartmandan içeriye. Az gerisinde duran ikinci taksiden de Turgay inmişti. Şoförü savdıktan sonra alaycı ve öfkeli bir gülümseme belirdi dudaklarında: "Demek Sibel Hanımın evinde ha? Görürsünüz siz!.." Hızlı adımlarla apartmana doğru yürüdü. Gözü dönmüş gibiydi. Alev gelmezse saçlarından sürükleyerek götürecekti evine. Hızla çıktı merdivenleri. Zaten üçüncü katta oturuyordu genç kadın. Turgay evi dışarıdan biliyordu. Hiç gelmemişti daha önce. Kapının önündeki tabelayı keyifle okudu: - Sibel Acar, psikiyatrist... Omuzlarını kaldırdı: "Görürsünüz bakalım şimdi Hanya'yı Konya'yı!.." Kapıyı çalıp kenara çekildi. Gözetleme deliğinden görünmek istemiyordu. İçeriden sesler geldi ve kapının kilidi açılırken biri seslendi: - Kim o?.. DEVAMI YARIN