Huriye gözlerini kısarak baktı karşısındaki nefret ve çaresizlik yüklü adama. Başını iki yana salladı, bir elini kaldırdı: - Tamam beyim, oğluma söylerim, kızınla arkadaşlığını keser. Sen de fazla oyalanma buralarda. Sizin için hayatını yapayalnız geçirmiş hasta bir kadına vurulacak son darbedir bu. Yaptığı doğrudur, yanlıştır, onun tartışmasını yapmıyorum seninle. O zaman çıkışı böyle bulmuş, böyle yapmış... Ama senin nefretini hak etmedi. Şimdi kızının hayatı da bu nefret yüzünden allak bullak olacak. Ama benim seninle uğraşacak hâlim yok. Ayağa kalkmıştı. Çay ocağının yanında bekleyen Metin'e seslendi: - Metin, beyefendi benim misafirimdi. Zafer şaşkın bir şekilde baktı kadına: - Gidiyor musunuz? Huriye acı bir tebessümle cevap verdi: - Daha kalıp seninle ne konuşayım ben? Sen yoluna, biz yolumuza. Zafer sıkıntıyla inledi: - Ben bunca yıl bu duygularla yaşadım, anlayış gösterin lütfen! Huriye onun sandalyesinin başına geldi: - Ben de sana sebebini anlattım, senin şu andaki derdin ne biliyor musun? İçinde biriktirdiğin nefretin ne kadar haksız olduğunu anlamak! Senin de durumun kolay değil ama gerçek bu! Serpil ölüyor beyim! Her geçen gün ölüme daha da yaklaşıyor. Eğer bundan kurtuluşu olsaydı, bir tek umut ışığımız olsaydı dinlemezdim onu, ne yapar ne eder tedavi olmasını sağlardım. Ama hiçbir umut yok! Bunca sene yaşaması da Allah'ın bir lütfu... Yaşadığı hayat, hayat değildi. Izdıraplar içinde, görmeden, konuşamadan, yürüyemeden bir ömür. Her an olabilecek yeni bir şeyi bekleyerek, her saniye çok sevdiği kızının ve kocasının hasretini çekerek. Sadece onları bir hastalığın pençesinde kendisiyle birlikte kıvrandırmamak için! Zafer dudaklarını ıslattı diliyle: - Ben... Ben inanın ki hiçbir şey düşünecek durumda değilim. Yıllarca içimde biriken öfkeyi bir kalemde silip atabilmek kolay mı sanıyorsunuz? Huriye hemen yanı başındaki sandalyeye oturup karşısındaki adamın gözlerinin içine baktı: - Vakit yok beyim, duygularını sindirecek vakit yok. Serpil ölüyor! Ayağa kalkıp bir iki saniye daha Zafer'in yüzüne baktıktan sonra arkasını dönüp yürüdü ve çay bahçesinden çıktı. Zafer karmakarışık duygular içindeydi. "Neden bana söylemedin Serpil? Neden benimle paylaşmadın, seni dünyanın öteki ucuna bile götürürdüm. İyileştirirdim. Neden yapmadın, bunca seneyi harcadın?.." Gözlerinden iki damla yaş süzüldü yanaklarına. Üşüyordu... > DEVAMI YARIN