Yalnız yaşamaya alışmış gibiydi...

A -
A +

Betül'ün gözleri fal taşı gibi açıldı: - Kız yoksa bebek mi geliyor? Omuzlarını kaldırdı Serpil: - Bilmiyorum; ama olabilir. Bu yüzden önce kendim emin olmak istedim. Zafer'e sonra söyleyeceğim. Şimdi bu bahaneyle onunla birlikte gitsem doktora, eğer bir şey yoksa hayal kırıklığına uğrar. - E, şimdi yoksa ben de uğrayacağım hayal kırıklığına? Serpil bir kahkaha attı: - Yürü Allah'ını seversen, kızdırma beni. Şuradan bir taksiye binelim. İki saat izin aldım şirketten. Yoldan geçen bir taksiyi durdurdular. Özel bir doktorun adresini verdi Serpil şoföre, sonra arkadaşına döndü: - Bizim muhasebecinin yardımcısından aldım bu doktorun adını ve randevuyu. Çok iyi bir doktormuş. Bir süre konuşmadılar. İkisi de heyecanlanmıştı. Serpil anne adayı olmak için hazırlıyordu kendini âdeta... *** Şükriye Hanım her zaman olduğu gibi o gün de erkenden kalkmıştı. Önce namazını kılmış, sonra mutfağa geçerek çayını koymuştu. Üç aydır yalnız yaşamaya alışmış gibiydi. Serpil evlenip yanından gittiğinden beri hayatını rutin bir şekle sokmuştu. Her sabah kalkıp namazından sonra kahvaltısını ediyor, sonra evini topluyor, yemek işi varsa yapıyor, ardından örgüsünü, dantelini, elinde ne varsa onu alıp pencerenin kenarına oturuyor akşama kadar orada işini yapıyordu. Arada bir birkaç kişi kapısını çalarsa ağırlıyordu misafirlerini. İlk günlerde geleni gideni çok olmuştu tebrik için. Hepsi de biraz buruk gelmişler, karınca kararınca hediyelerini getirmişlerdi. Kimse davet edilmemişti nikâha çünkü. Serpil de Zafer de kimseyi istememişlerdi. Israrcı olmuştu çocuklar az kişi çağırılmasında. Serpil'in tarafından aileden olmayan bir Betül bir de mahallenin muhtarı Binali vardı o kadar. Birkaç yakını da Mümtaz Beyler çağırmıştı. Toplansa on beş kişi etmezdi nikâh davetlileri. Hayatı boyunca hep etrafındakilerin isteklerine önem vermiş bir kadındı. Kendisini hep ikinci plana atmıştı. Öncelikli olan kocasının ve çocuğunun arzularıydı. Kocası öldüğü zaman uzun süre boşlukta kalmıştı. Depresyona girmiş ama depresyonunu bile kendi kendine yaşamıştı. Oysa ağlamak, bağırıp çağırıp rahatlamak istiyordu. Ne yazık ki hiçbir duygusunu yaşayamıyordu... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.