Feridun Bey eşyaların satışında da yardımcı olmuştu Kamil Beye. Yok bahasına gitmişti her şey ama yaşlı adamın gözünde hiçbir şey yoktu. Son parça da satıldıktan sonra Feridun Beye döndü: - Tazminatların hesabını çıkardım Feridun. Bunları da sen ödeyiver. - Başüstüne efendim. Kamil Bey acı bir tebessümle baktı etrafına: - Nereden nereye geldik Feridun, çocuklarıma bak, bir arayıp soran var mı? Ne kadar doğru bir karar verdim değil mi? Yalnız başıma kimsesiz nereye kadar ne yapardım ben? Feridun bey ağlamaklıydı. Cevap veremedi, gözlerini açıp kapamakla yetindi. - Bizim kızdan ne haber Feridun? - İyi efendim. Biliyorsunuz geçen sene mezun oldu, bu sene ihtisasını yapıyor. Kamil Bey dalgın bir şekilde fısıldadı: - Biliyor musun merak ediyorum onu. Durumları nasıl? Feridun Bey hiç vazgeçmediği alışkanlığı ile mendiliyle yine alnındaki terleri silerek cevap verdi: - İyi efendim. Son anlaşma yaptığı restoranla konuştum. Biliyorsunuz restoran sahibi arkadaşımdı zaten. Çok memnunlar. Saadet Hanımın el lezzeti mükemmelmiş. Müşteriler çok beğeniyorlarmış. Saadet'in çalıştığı restoranları da Kamil Bey ayarlamıştı. Kendisini hissettirmeden gereken yardımı yapıyordu ana kıza. Onların yaşantısından her an haberdardı. Koruyucu bir güç olarak vardı arkalarında. Böylece oğlunun yaptığı hatayı ve kendisinin kararının kötü sonuçlarını kendi vicdanını rahatlatmak uğruna gidermeye çalışıyordu. Feridun Bey telefonunun çaldığını fark ederek izin isteyip açtı. İzmir'deki bakımevi arıyordu. Müracaatları kabul edilmiş, Kamil Beyle görüşmek üzere kendilerini İzmir'e davet ediyorlardı. Bu haberi yaşlı adama hemen verdi: - Güzel, buna sevindim Feridun. İstedikleri parayı da yatırdıktan sonra elimizde kalanı bankaya aktaralım. O da benim güvencem olsun. Fazla bir şey kalmayacak ama olsun. İyi ki zamanında SSK primlerimi ödemişim. Şimdi oradan gelecek aylıkla ben huzurevinde yaşar giderim. Çocuklara bu kararımdan bahsetmeyeceğim. Zaten aramayacağım onları. İçinde bulunduğum durumu merak edip bir kez bile telefon etme lûtfunu göstermeyen evlatlara neyin hesabını vereceğim ben! Biletimi al Feridun İzmir için. Yaşlı avukat atıldı: - Ben de geleceğim sizinle efendim. Benim baldız da İzmir'de oturuyor, hem onu da ziyaret etmiş olurum, hem de size yardımcı olurum. Benim arabayla gideriz. Kamil Bey minnetle baktı adama: - Benim gerçek dostummuşsun Feridun. Sağ ol arkadaşım. - Ne demek efendim, ben sizin ekmeğinizi yiyerek hayatımı güvenceye aldım, nasıl göz ardı ederim bunu. Yaşlı adam çok duygulanmıştı. Elini uzatıp yaşlı avukatın omzunu okşadı: - Sağ ol, şimdi biraz dinleneyim. Elindeki tutukluk hâlâ devam ediyordu. Ağzının çarpıklığı nispeten düzelmişti. Bir ayağını da sürüyordu yürürken. Bu nedenle baston kullanıyordu. Ağır adımlarla yatak odasına doğru yürüdü... > DEVAMI YARIN