Yıldırım hızıyla çıktı odadan!.. -35-

A -
A +

Ragıp bey öfkeli bir şekilde susturdu Seyfi beyi: - Beyefendi, konuştuklarınıza dikkat edin, çocuk oyuncağı değil bu, benim size verilecek kızım yok. Önce oğlunuzla konuşup ne istediğini anlayın, sonra işe girişin. Alay mı ediyorsunuz bizimle siz? Seyfi bey telefonun öteki ucunda donup kalmıştı, kekeledi: - Aman azizim, neler diyorsun sen böyle? - Ne dediğimi çok iyi biliyorum ben. Oğlunuz Tamer kızıma ayrıldığı eşini deliler gibi sevdiğini, onu asla unutamadığını, unutamayacağını söylemiş. Bu duygular içindeki bir adama ben kız, mız vermem. Hem kızım da istemiyor. Konu kapanmıştır beyefendi. Siz ilk önce çevrenizde neler olup bitiyor onu görün sonra bu işlere kalkışın. İyi günler... Telefonu küt diye kapattı. Sonra da dişlerinin arasından fısıldadı: - Terbiyesizler, oğullarının psikolojisini düzeltecekler diye benim kızımı harcayacaklar. *** Seyfi bey beyninden vurulmuşa dönmüştü. Telefonun ahizesi elinde kalakalmıştı. Öfke ile yumruklarını sıktı. Yıldırım hızıyla çıktı odasından, koridorun sonundaki Tamer'in odasına doğru hızlı adımlarla yürüdü, kapıyı büyük bir gürültüyle açarak daldı içeriye. Tamer önündeki dosyalara dalmış, çalışıyordu. Böyle hırsla içeri giren babasını görünce irkildi, şaşırdı: - Baba, bir şey mi oldu? - Daha ne olsun? Beni mahvettin. Bir kenar mahalle dilberi, bir servet avcısı yüzünden perişan ettin beni. Daha ne olsun? Halimizi görmeyecek kadar körsün, büyülenmişsin sen... Tamer hiçbir şey anlamamıştı. Dikkatle babasına bakıyor, onun gür sesinin odanın içindeki yankısı bir mızrak gibi beynine batıyordu. - Bana ne yaptığımı söylemeyecek misin? Bunun Feryal'le ne ilgisi var? - Daha ne olsun aptal! Ragıp beyin kızına hâlâ karını sevdiğini söylemişsin, evlenmiyor kız seninle. "Başkasını seven bir insanla evlenemem" demiş. Ragıp beyin de bir küfür etmediği kaldı bana. Mesele anlaşılmıştı. Tamer için için takdir etti Hülya'yı. Değerlerine sahip çıkabilmesini bir kız olduğu halde kişiliğini sergilemesine gıpta etmişti. Daha da zavallı hissetti kendini... Tamer arkasına yaslandı. Elindeki kalemi iki elinin işaret parmakları arasına sıkıştırmış, çeviriyordu. Seyfi bey yumruğunu olanca gücüyle masaya indirdi: - Sen etrafını görmeyecek kadar körsün. Ayrılmaya kalktığın zaman adam olduğunu düşünmüştüm, ama yanılmışım. Sana yemin ediyorum, o servet avcısı karın hayatında bir saniyelik bir yer bile işgal ederse şayet seni evlatlıktan reddederim. Seni mahvederim. Tamer bu hırs, bu kin ve bu öfke karşısında şaşırmıştı. Kekeledi: - Baba, nasıl konuşuyor, neler söylüyorsun sen? - Ben ne söylediğimi çok iyi biliyorum. Sen körsün, evet. Şirketin durumu meydanda. Her gün biraz daha geriye gidiyoruz. Bu evlilik bizim işimizi kurtaracaktı. Şimdi bu işi kaybettiğimiz gibi Ragıp beyin bütün ihracat bağlantılarını da kaybedeceğiz. Senin yüzünden batacağız. Sen ne akılsız bir adamsın, evleneceğin kıza kalkıp eski karını unutmadığını, sevdiğini söylüyorsun... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.