Yuvası dağılmıştı bu genç yaşında!

A -
A +

Şeref kızının gözlerinin içine baktı. Yüzü gerilmiş, dudakları bir çizgi halini almıştı. Yasemin korkarak yaklaştı babasına. Boynuna sarıldı: - Üzülme babacığım, ne olur üzülme... Genç adam yutkundu: - Tamam kızım, merak etme. Bana başından anlat bakayım, ne oldu? Yasemin annesinin odasına gelip kendisiyle vedalaşışını kesik kesik anlattı. Dudakları kıvrılıyor, sesinin tonu ağlamaklı bir şekilde çatallaşıyordu. Şeref hızla çekti kızını kendine, bağrına bastı. Gözlerini kapattı. Bitmişti işte... Yuvası dağılmıştı. Nereye giderdi bu kadın? Kime giderdi, ne yapardı? Birden toparlandı. Kızının omuzlarından tutup gözlerinin içine baktı: - Şimdi sen bekle beni, ben bazı yerlere gidip sorayım. Hemen döneceğim kızım. Yasemin başını salladı "olur" anlamında. Şeref ceketini giyip fırladı dışarıya. Nereden başlayacağını bilemiyordu. Eğer ulaşabilirse karısına bir kez daha konuşacaktı. Kızının annesiz kalmasını istemiyordu. Çok seviyordu evladını ama hiçbir zaman ona bir annenin yapması gereken görevleri yapamayacağını düşünüyordu. Komşuları Seval Hanımın evinin önüne gelince derin bir nefes aldı, zile uzandı. Çok geçmeden Seval kapının önündeydi. Duyduğu habere samimiyetle şaşırdığı belliydi: - Bilmiyorum, inan ki bilmiyorum Şeref kardeş! Bana gelir zaman zaman şikayet ederdi ama böyle bir şey yapacağı hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu inan. Şaşırdım. Nereye gitmiş olabilir ki... Şeref iki elini yana açtı çaresiz bir şekilde: - Bilmiyorum bacım. Hiçbir şey bilmiyorum. - Allah yardımcın olsun kardeşim, ne diyeyim. Şeref teşekkür ederek ayrıldı oradan. Semt karakoluna gidip durumu bildirdi. Sena'nın eşkalini, adını soyadını verdi. Her zaman olduğu gibi polis bir haber alacak olurlarsa kendisine haber verileceğini söyleyerek evine gitmesini önerdiler Şeref'e. Karakoldan çıktıktan sonra kayınpederinin evine gitti. Pakize Hanım olanları öğrenince deli gibi dövünmeye başladı: - Vah başıma gelene bakın hele komşulaaar!.. Bir karına sahip olamadın ha!.. Kızımı bahtsız ettin. Ne diyeyim ben sana bilmem ki... Kim bilir başına neler geldi yavrumun. Kimlerin eline düştü, astılar mı kestiler mi güzel gözlü kızımı! Şeref yüzünü buruşturdu. Başka bir tepki beklemiyordu zaten bu insanlardan. Hiçbir zaman olumlu yaklaşmayı becerememişler, kendisini hiç sevmemişlerdi. Hulusi Bey ise olaya başka yönden bakıyordu: - Namusun beş paralık oldu. Adamın karısı kaçınca ölsün daha iyi. Dövdün mü sövdün mü bilmem ama lekeyi yiyen sensin. Bunları düşünecektin... Şeref ağlamaklıydı. Fazla kalmadı kayınpederinin evinde. Sena'nın başına istemediği bir şey geldiğini düşünmüyor, onun hesaplı bir şekilde evden ayrıldığına inanıyordu. Yaralanmıştı ve kanıyordu yarası... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.