Maç için Denizli'ye gelirken Naci Arkan ağabeye "Şampiyon bugün belli olur" dedim. Saklamaya gerek yok, herkes biliyor. Ben bir F.Bahçeli'yim... Dolayısıyla gönlümden geçen şampiyon da tabii ki F.Bahçe. Bu maç öncesinde kendi takımım adına bazı endişelerdim vardı. Birincisi, çok kolay gol yiyordu sarı-lacivertliler. Özellikle orta sahası çok koşan ve hareketli forvetlere sahip takımlar karşısında büyük gedikler veriyordu. Bunun örneklerini geçtiğimiz maçlara baktığımızda sıkça görebiliriz. Ayrıca Van Hooijdonk ve Tuncay gibi golcülere, Serhat gibi çok iyi bir pasöre, Nobre gibi hırpalayıcı bir forvete sahip olmasına rağmen gol yollarında yine de sıkıntı yaşanıyordu. Dikkat edilirse eğer F.Bahçe'nin gollerinin önemli bir kısmının ölü toplardan geldiği görülecektir. Denizlispor ise ligin en iyi hücum oynayan, organize ataklarla golü bulan, Timuçin gibi bir futbol dehasına, Ersen Martin gibi bir hava ve karacı golcüye, Ömer Rıza gibi hareketli bir santfora sahip bir takım. İşte bu faktörler maç öncesi F.Bahçe adına beni endişe sevk etmişti. Ancak, öylesine akıl dolu goller geldi ki maçın hemen başında, sadece bende değil tüm F.Bahçe taraftarlarda oluşan bu tedirgin atmosfer bir anda boşalıverdi. Ardından Trabzon'dan gelen gol haberleri Denizli'yi bir anda sarı-lacivert bayram alanına çevirdi. F.Bahçe şampiyon oldu. Bu şampiyonluk kendi taraftarlarının dışında hiç kimsenin istemediği, G.Saraylısı, Beşiktaşlısı, Trabzonlusu ve geri kalan tüm takımların istemediği bir şampiyonluktu. O yüzden F.Bahçeliler adına çok keyifli oldu. Maç bitti. Takım tur atıyor. Tutmayın beni, sahaya iniyorum sevgili okuyucularım...