Düşünce paraşüt gibidir
açılmazsa işe yaramaz..
3 Haziran 2008 01:00
Çarşı ve Hakan Şükür, "kendi elleriyle kendilerini" feshettiler. Tarihteki yerlerini almaya hazırlanıyorlar. Ancak şu iyi biline ki; ikisi de "aidiyet" nedeniyle yok olamazlar ve yok edilemezler. Doğru zamanda çekilmeyi ve bunu şık bir şekilde yapmayı becerdikleri takdirde beslendikleri ve büyüdükleri camialarının içinde yine yerlerini alacaklardır. Çarşısız Beşiktaş, Şükürsüz G.Saray olamaz.
Açalım o zaman içimize atacağımıza... "Ölümün hayırlısı sıralısıdır..."
Var mı buna bir itirazınız?
"Öleceği zamanı seçmek ise insan iradesine sunulmuş en büyük günahtır."
Buna da yok herhalde...
Yüzyılın sosyal olaylarından ve toplum tavrının bir göstergesi olarak sivil toplum örgütlerinin en tepesine kurulan Çarşı, son konserini Liverpool'un İstanbul sefasını cefa yaparak verdi ve kendini tarihe gömdü. Dünyayı kendine hayran bırakan Çarşı, eğer Liverpool'u 2-1 yenerken muhteşem gecede İngilizleri o kadar acıtmasaydı, rövanş belki de 8 olmayacaktı...
İngilizler yenilebilirdi ama kendilerininkinden daha iyi bir seyirci olduğunu kabullenemezdi...
Tepki oyunu 8 yaptı rövanşı...
Çarşı elindeki tek aleti "Çekiç" sanıyordu.
"Eğer elinizdeki tek alet çekiç ise her şeyi çivi olarak görmeye başlarsınız" demiş Abrahan Maslow...
Çarşı da kendini transferin yetkilisi, sözleşmeleri feshettirip başkanları devirecek bir gücün sahibi olduğu için "haddini aştı" ve kendini astı...
Yine var olacaklar... Ancak "karşı" olarak değil, sadece "çarşı" olarak...
Artık "Çarşı" diye özel isimler sınıfındaydılar, "çarşı" diye anılan cins isimler sınıfına geçtiler...
Ya Hakan Şükür...
Bütün korkum "zamanında" davranmayı bilemeyecek şeklindedir. Dubai'den birileri gelip çuvalla parayı önüne koydu, tamam. Ancak G.Saray'da devam ederse "maskara" edilecek koskoca Şükür, ülkenin başka bir takımında ise "tuuu kaka" olacak.
Yurt dışında ise biraz mazur görülebilir...
Ancak Metin Oktay'ın heykelinin yanına da pek yakışır ve bu takımın "her şeyi" olarak tarihi yolculuğuna başlayabilir...
Siyaseti düşünüyorsa bilemem ama ona şunu derim:
"Başka birisinin başına geldiği sürece her şey eğlencelidir" Hakanım.
"Talihimizi de kendimiz kurgularız, sonra da buna kader deriz" Hakanım.
"Kendi iradesine rağmen ikna edilmiş biri ise, hâlâ aynı görüştedir" Hakanım.
Gel "efsane" olmayı seç...
Üzerinden oynatma insanları.
Sen "körlerin ülkesinde kral olan tek gözlü insan" değilsin ve asla olmadın.
Senin çok fazla "gözün" var...
Üstünde de çok "göz" var Hakanım...
>> Bunu biliyor muydunuz?
1980 Avrupa şampiyonası finali oynanıyor ve yer Roma Olimpiyat Stadı. Finali Doğan Yıldız ile birlikte bendeniz anlatıyoruz.
İtalya'da 35. günümüz ve vatan hasretiyle yanıp tutuşuyoruz. Zamanın statüsü gereği final berabere biterse uzatma veya penaltı yok, iki gün sonra bir daha oynayacaklar.
Biri kazansın istiyoruz ama Almanya 1-0 önde götürürken Van der Eycken penaltıdan 75'de 1-1 yapmaz mı?..
İki gün daha orada kalacağız derken, Almanlara direnen Belçika kalecisi Jean-Marie Pfaff, sağ kanatta harika oynayan Erik Gerets ve ortanın ilerisinde Ceulemans tek hata yapıyorlar. Gerets'in kornere kaçırdığı topu Hansi Mueller kullanıyor. Kale sahasının üstünden yükselen Horst Hrubesch kafayı koyuyor ve 89. dakikada oluveriyor 2-1...
Gole fazla bağırmam biri kazandığı için, golün güzelliğinden falan değil...
Birkaç yıl geçer ve Pfaff Trabzonspor'un kalesindeyken Hrubesch de Samsun'a gelir... 1980 finalinin iki baş aktörü Türkiye'de karşı karşıya durmuşlardır.
Futbol asla sadece futbol değildir, Simon Cuper'in dediği gibi...
>> Ediniz lütfen...
Birlikte çalıştığınız insan şayet:
Çok çalışkan ve akıllı ise TAKDİR edin...
Çok çalışkan ve akılsız ise DİKKAT edin...
Akıllı ve tembel ise İKAZ edin...
Akılsız ve tembel ise İMHA edin...
>> POST-İT
Spora siyaseti bulaştırıyorum şimdi.
CHP, aylardır ne diyordu?
"İktidar bizi dinlemiyor, kendimizi dinletemiyoruz, bizi dinleseler bu hataları yapmazlardı."
Şimdi niye kızıyorlar anlamıyorum.
"Dinlediler" işte...
>> S-ÖZ
"Ağzında bal olan arının kuyruğunda da iğnesi olduğunu asla unutmayın."
>> Kırmızı-beyaz
Bu TV NET kanalında kupa boyunca hazırladığım programın adıdır.
23 kere, 17.00-18.30 arası Kemal Belgin kardeşimle canlı canlı programdayım ve adı da "kırmızı-beyaz."
Görüntüler var, tartışma var, İsviçre ve Avusturya avucumuzun içinde ve programın baş köşesinde. Modern deyimle "ve daha neler neler..."
Bir de Lig Radyo'da 19.00- 20.30 arası Bilyoner sponsorluğunda "Kupa da Kupa" var. Benden bıkabilirsiniz, ama anlattıklarımdan ve son dakika bilgilerinden kaçamazsınız...
Kanal A'daki "Haydi Maça" ise devam...
Benden kaçmak yok...
1 ay gece gündüz beraberiz...
Görüşmek ve duyuşmak üzere...
>> Boksözler!...
Bizim Kanal A Kick Boks gecesi yayınladı.
Benim en çok şaşırdığım ise son maçın öncesinde ringe çıkan iki bayanın tekme yumruk birbirine girişmesi oldu.
Ancak onlar, doğru terminoloji kullanılırsa, "boksör" değil, "boksöz" olmalıydılar.
Sonunda bunu da gördüm ya...
>> Küçük maçların büyük oyuncusu Alex ile büyük maçların büyük oyuncusu Emre'nin yan yana oynadığı bir takımı seyretmek ancak zevk olabilir.