Araştırdım.. Derledim... Bazı kitaplardan yararlandım.. İnternette dolaştım.. Alıntılar da yaptım, kendi fikirlerimi de kattım.. Futbolun ölümle biten "sıcak" ateşini, kavurucu ağustos mücadelesini, santradan menfaate uzanan yolculuğu inceledim, daha önce incelemiş olanların katkılarıyla. 1993 ve 1994'te dünya futbolunu yönetenlerden bazıları, vergi kaçırmak suçuyla itham edilip yargılandılar. 2006'da da Blatter'in kasası polislerce götürülmedi mi? Futbol, vergi kaçırmada ve haksız kazanç sağlamada, üstelik doğa şartları, sıcak gibi kavramları görmezden gelen bir afyon olduğunu kanıtladı. Eski güzel günlerde, kulüp başkanları bile saha kenarına çizgi çizer veya en büyük harcamayı semtin kahvelerinden birinde dürüm partisi düzenleyerek yaşatırlardı. Bugün ise, ellerindeki muazzam serveti kullanarak kontratlar imzalatan, yayın haklarına satan ve geleneksel bir biçimde devleti kazıklamayı, halkı aldatmayı ve hukuk kurallarını ihmal eden kuruluşlar haline döndüler. Tam teşekküllü sağlık kontrolü yerine, 8-10 milyon dolar maliyetli bir oyuncuyu "yalapşap" bir kontrolden geçirip defosunu gizlemeyi marifet sanıyorlar. Bunlar herhangi bir yaptırımla karşılaşmazlar. Çünkü FIFA'nın kendi adaleti vardır. "Hukuk, hak kelimesinin çoğuludur." Onlar hazineyi dolandırırlar, kamu bütçesinde delik açarlar, ama hiçbir yargıçtan kırmızı kart görmezler. Çünkü bunu gösterecek yargıç, o takımın taraftarlarınca yuhalanıp ıslıklanacaktır. Profesyonel futbol, halka yönelik yutturmacısıyla akıp gitmektedir. Yöneticilerinin çalıp çırptıklarını bilen seyirciler "Yöneticim benim için çalıyor" diye düşünür. İtalya'nın Perruggia Kulübü Başkanı 1993'te hakemleri satın almakla suçlandı ve dedi ki: "Ne yapalım, hemen herkes yapıyor bunu." Milan, Torino, Napoli ve Cagliari yolsuzlukları kanıtlanmış takımlardı o zaman. 2006'da da Juventus, Fiorentina, ve Reggina aynı şeyi yapmadı mı? Demek ki bir şey değişmemiş. Fransa'nın Bordeaux takımı yöneticileri, mali kaynakları kendi şahsi çıkarları için kullandıklarından dolayı ceza görmediler mi? Marsilya Valenciennes oyuncularına rüşvet verdiği kanaatiyle 2.Lig'e düşürülüp Avrupa Şampiyonu unvanını geri vermedi mi? Polonya'nın Legia takımı, İngiltere'nin Tottenham takımı komisyon yüzünden ve Luton takımı vergi kaçırmaktan hüküm giymedi mi? 1993'te Brezilya Futbol Federasyonu yöneticilerinin 7 maçta şike organize ederek bir gecede zengin oldukları kanıtlanmadı mı? Bütün bu insanların adam başı 1 milyara sağlam bir heyet raporu almak yerine, oyuncularını yalandan bir koşu bandına çıkarıp, sağlıklı raporunu rüşvetle aldıkları kanıtlanmadı mı? Washington olayı nasıl unutulur? "Başağın iyi yetişmesine engel; zararlı otlar değil, çiftçinin ihmalidir". Allah'ın adaleti, yöneticilere geç tecelli eder gibi gözükür. Zaten hemen tecelli etseydi, Allah'ın adaleti nedeniyle dünyanın profesyonel futbol yöneticilerinden bugün kaçı hayatta olurdu? Maçların ertelenmesini beklemeyin. Zaten yaz sıcağı alacağını aldı. Futbolcularımızı ve yatırımlarımızı yeteri kadar zarara uğrattı. Şimdi sorulması gereken bir tek soru vardır. "Biz değilsek kim?.. Şimdi değilse ne zaman?.. > S-ÖZ Haksızlığa karşı mücadele et. Kazanamazsan en fazla hakkını kaybedersin. Ama mücadele etmezsen, şerefini de kaybedersin. ¥ Hz. Ali > Büyük ihtimalle belki F.Bahçe-D.Kiev maçı için, ilk maçtan önceki kanaatimi koruyorum. "Buradaki maç oradakinden daha zor olacak," Çünkü Verpakovskis orda oynamadı. Son lig maçında gördük ki, burada en az bir devre oynayacak. İki Letonya baraj maçında da bizi yakan adamdır o. Türkiye Ligi'nde F.Bahçe'yi "kolay yenmeye alıştıran" hakemlerin olmamasından da korkuyorum. Correa'dan, Rincon'dan, Kaddouri'den korkuyorum. Haldır haldır saldırmaktan korkuyorum. Seyircinin baskısının ters tepmesinden korkuyorum. F.Bahçe'nin korkmayacağını bilmekten korkuyorum. Ama biliyorum ki, o kadronun içinde kendini aşacak kapasitesi olan en az 3-4 kişi vardır ve o zaman D.Kiev sıradan bir takım kalır Kadıköy'de. İşte tek umudum bu. > Bulmaca Ben Necati'yi, eleştirinin dozunu bilerek kaçırıp ağır eleştirenlerdenim. O malzemeden çok daha büyük işler çıkması gerektiğine inananlardanım. Kulübeye gelince, bunu hazmedemediği için biraz gaza gelmiş Necati Ateş. Sonra da göze gelmiş. Ancak attığı gol mükemmel bir yere gitti ama biri bana söylesin lütfen, az daha kaleci kurtarmıyor muydu? Parmaklarına değmedi mi? Gol vuruşunu bilmeyen Necati, gol atmak yerine "süslü gol atmak" peşinde daha ne kadar koşacak? Bazı oyuncular vardır 20-25 gol atarlar bir sezonda. Ancak takımları, onların attıklarıyla bir yere gelemez, tam tersine atamadıklarıyla çok şey kaybeder. > Zico Zico eleştirisi veya teknik değerlendirmesi yapmayacağım. Sizi geçmişte, 1993 yılında Tokyo'da oynanan bir maça götüreceğim. İmparator Kupası için Kashima ile Tohoku Sendai takımı karşı karşıya geliyor. Kashima'nın kaptanı, Brezilya'nın yıldızı Zico'dur. Top sağ taraftan orta yuvarlağa doğru paralel gelir. Zico orta yuvarlağın ilerisindedir. Hemen fırladığı ve çok çabuk hareket ettiği için topun önünde kalır. Havadan gelen topu, Zico arkasına düşeceğini hissederek kimsenin beklemediği bir şey yapar,. Ellerini yere koyup, sırtı rakip kaleye dönük olarak amuda kalkar. İşte o amuda süratli kalkışı sırasında havadaki topa da topuğuyla vurur. Bu bir parende hareketidir ve dünya futbolunda yoktur böyle bir şey. Yüzü yerde, sırtı rakip kaleye dönük ve 40 metreden atılan bu gol, İmparator Kupası'nı getirir. Körler, görmediklerine o gün çok üzülürler..Yarın Kadıköy'de bunu bile denemeli F.Bahçeli oyuncular. > Çete Nuri Albayrak, Cem Deda için bu kelimeyi kullandı. Trabzon-Manisa maçının içine eden Cem Deda, bir hafta geçmeden F.Bahçe'nin rakibinin bir önceki maçına verildi ve 2 kırmızı kartla "çeteyi soygun için" bir araya getirdi. Biz buna, kör parmağım gözüne deriz. Çete silah kullanmaya başladı galiba. > POST-İT Hukuk, "mahkemeler ne derse odur" demek değildir. Adalet, hukuktan üstün ve zordur. Hikmet, hepsinin üzerindedir. Hukuk dirayet, adalet savaş ister. Ama hikmetin tamamı susmaktır. > Ümit Aktan > "Büyük takım kollamıyoruz" diyebilmek için G.Saray "pilot takım" seçildi. Ama adalet, rakibi kollamak değildir. Bkz: Cem Papila.