Kayıkçı kavgası!

A -
A +
Millî takım maceramızı bile bir arka plana itebilen bir ‘açıklamalar salvosu’ izlemekteyiz. Daha da devam ediyor. Sonunda adliye koridorlarına taşınmanın eşiğine geldi koca camia. Esas sorulması gereken soru, malzemesi insan olan bir gurubu sevk ve idare ederken bu kadar şeffaflığa gerek var mıydı?..
 
Yumruksuz olur… Tekme ve her türlü darbe mümkün değildir…
Uzaktan birbirine kürek sallar ve tehdit eder iki kayıkçı…
Yapabilecekleri en etkili şey, kürekleri suya vurarak karşıdakinin üzerine su sıçratmaktır.
Öteye geçemez.
Mademki Fenerbahçe yönetimi, oyuncu gurubu en eskisinden ve kaptanından başlayarak -ve de bazı oyuncuları kendilerini savunma ihtiyacı duyarak- bir önceki teknik patronları açıklamak zorunda kalıp konuyu kamuoyunun önünde ve medya aracılığıyla tartışmaya kalktılar, o zaman bize de söz düşer… Özür dilermiş ‘gibi’ yapan kaptanı ile ona olan sevgisini baş köşeye oturttuktan sonra ‘bana ve ikinci başkanıma saygısızlık etti’ demek nasıl bir dengedir?
Terazi hileli olabilir mi?
Kaptanın ‘darası’ başkandan fazla olabilir mi? Başkan büyük ihtimalle farkında değil ama bir yerlerde kısılmış ve kaybolmuş sanki. Çelişkiler vardı açıklamasında.
Aslında açıklamasının gereği ve biçimi zaten çelişkiler yumağıydı.
“Üç maç var ki top 3 maçta 1 kez kalemize geldi ve gol oldu” dedi mesela. Kendi penceresinden öyle görünmüş olabilir.
Ancak Fenerbahçe seyircisinin derdi yenilmek veya galip gelmek değil; onun çok ötesinde bir durumu gösteriyor. Tribün ahalisinin derdi “yenilse bile gurur duyulan bir futbol oynamak…”
Buradan şunu çıkartabiliriz: “F.Bahçe 6-7 puan daha alsaydı, her şey düzelmiş, gelişmiş ve yapılan her şey doğru yapılmış olacaktı…”
Başkan’ın bir başka çelişkisi.
“Bir yandan finansal yapı ve Finansal Fair Play konusunda önemli adımlar attık” cümlesinin ardından “Marttan sonrasını göremiyoruz, nasıl dönecek bu iş” diyor.
Sonra da eski teknik adam, eskiden kalma hocalar. Dava açma tehdidi ve özür dilermiş gibi yapan 35’lik kaptan…
O zaman niye sözleşme yenilediniz!
O kadar parayı sizin bir altınızdaki en önemli isim konumunda bulunan Semih Özsoy’un kalbini kırsın diye mi verdiniz?
Comolli ve Cocu bu ‘kayıkçı kavgasının’ ardından tekrar nasıl olup da otorite kurabilecekler.. 
 
UEFA teğet geçer mi?
Dokunmadan sıyırıp geçmesi tüm camianın umduğu bir durum.
Dokunursa yandı gülüm keten helva.
Her duruma göre elde kâğıt kalem hesap yapıyor Galatasaray.
Satılabilecek ürünler Maicon, Belhanda ve Feghouli.
Üçü de evde kalırsa yapacak bir şey yok.
Üçü de satılırsa biri kiralık olmak üzere bir santrfor ve bir stoper alınabilir.
Üçünden biri iyi fiyata veya ortalama fiyatla ikisi satılırsa o zaman tek hamle şansı kalır ki; onu da ön tarafa kullanır.
Hem lider kalabilmek, hem de yarı sezon ve sezonun tam sonu için üç bilinmeyenli denklemi çözmeye çalışmak zor zanaat.
Bunu da ancak Fatih Terim kalkanının ardında geçebilir camia.
Öyle taraftar gurubu ve yönetim tavırlarını karşı karşıya getirmek isteyenlerle de müsaadenizle yönetim uğraşsın.
Onu da mı Fatih Terim halletsin!
 
POST-IT
Kadro dışı kalanların maliyeti çok güçlü bir holdingi bile temelinden sarsar ki; Fenerbahçe bundan nasıl olur da etkilenmez.
Volkan Demirel, Aatıf Chahechouhe, Ozan Tufan, Nabil Dirar ve Kameni’nin yıllık maliyeti 67 milyon Türk lirası.
Çöp sepetine atılabilecek bir miktar değil, ancak olmakta olanlar da sineye çekilecek gibi değil.
Başkan Ali Koç’un iş hayatındaki deneyimi ve başarısı, kulüp yönetimine nasıl yansıyacak, kamu oyu merakla bekliyor..
 
 
SÖZ
“Dost sanma şanlı vaktinde dost olanı, dost bil üzüntülü vaktinde elinden tutanı.” 
Hazreti Mevlâna 
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.