Kırık kalp ve kırık bardak meselesi...

A -
A +

Bir ligin daha sonuna geldik sayılır... Aslında '3 büyükler', içinde bulundukları duruma göre hiç de kötü sonuçlar almadı. Biri şampiyonluğu koydu cebine, öbürleri Şampiyonlar Ligi'ne gidiş biletini. Ama dikkat ettiniz mi, hiçbiri memnun değil yerinden...

Fenerbahçe sıkıntılarından bir şampiyonluk, Galatasaray yıkıp yeniden yaptığı sezonda bir kupa bir de Avrupa garantisini, Beşiktaş da sahası olmadan girdiği çalkantılardan Şampiyonlar Ligi'ni cebine koyarak çıktı...
Herkesin memnun olması gerekmez mi?..
Evet...
Ama kimse pek mutlu görünmüyor nedense...
Kalpler kırık...
Başkan Aziz Yıldırım en mutlu gününde sinir küpüne düşüyor ve koca bir tribün grubunu yukardan aşağıya fırçalıyor...
Azarlıyor ve aşağılıyor...
Galatasaray'ın hocasının bir hafta sonrası bile belli değil ve maddi sıkıntılar kapıya gelip dayanmış.
Beşiktaş ise hiç memnun değil revirde idman yaptığı sahasız ve seyircisiz geçirdiği sezondan...
Başkan Fikret Orman'ın bir kulübe sırtını çevirip diğerinin koltuk altına girdiği izlenimi ise taraftarının canını pek sıkmışa benziyor.
Bakın...
Üstada sormuşlar:
- Üstat, kırılan kalp yine sever mi?
- Evet.
- Üstat, siz hiç kırılmış bir bardaktan su içtiniz mi?
- Pekii ya siz; bardak kırıldı diye su içmekten hiç vazgeçtiniz mi?..
Takım sevgisi, taraftarlığın gözü dönmüş hali böyle bir şey işte...
Edison karanlıktan korkardı
Thomas Alba Edison karanlıktan korkuyordu.
Onun için elektriği ve onu kullanabilmenin yolunu buldu.
Keşif biraz da ihtiyaçtan doğar.
Takım oluşturmak, o insan grubunu yönetmek ve yönlendirmek, milyonlarca gönül vereninin karanlıktan korkmamasını sağlamak, onlara umut pompalamak ve bu umutlar gerçekleşmediğinde ise bahaneleri yalan çuvallarına sokup arz etmek pek kolay bir iş olmasa gerek...
"Sorunun kendisinde olduğunu idrak edemeyen ya da kabullenmek istemeyen insanlar, çözümü başkasının huzurunu bozmakta bulur..."
Bir de bu açıdan bakalım...
Futbolun kumarhane sahibi gibi davranmanın ötesine bir türlü geçemeyen, büyük miktarda oynayan oyunculara sürekli kredi açarak gazinosunu döndürmeye çalışan bir Futbol Federasyonu yapılanmamız var. Kendisine kafa tutanlardan korkan, tuhaf cezaların ardına saklanan, hak mahrumiyeti olan birini oturmaması gereken yerde oturtan ve gelip eline kupa veren bir zihniyet...
Bayern Münih'in ceza alan efsane ismi şampiyonluk kutlamalarına gelemedi mesela...
Federasyonun futbolu yönetme ilkesi şudur:
"Bu dünyayı kafaya takmaya ne gerek var ki; henüz sağ kurtulan kimse yok..."

Üç şehir gitti...
Üç şehir gelmek üzere...
Kayseri, Antalya ve Elazığ tası tarağı topladı ve gitti...
Geleceklerden üçü futbol kenti, biri de başkentin maceralı bir takımı...
Samsun, Mersin ve Ordu'dan biri daha gelsin diyorum. İBB de İstanbul Başakşehirspor olacağına göre belediyeler bu işin içinden çekilmiş olacak böylece...

Urla gençlik festivali
Ege'nin son kalan bakir, temiz ve balıkçı kasabası görünümünü ve tadını koruyan yerlerinden birisi Urla...
Urla Belediyesi, Urgep yani; Urla Gelişim Platformu ortaklaşa bir çalışmaya girişmişler...
İmece usulü...
18-19 Mayıs tarihlerinde Urla'da bir 'Gençlik ve Spor bayramı' festivali düzenlemişler.
Kadim dostum Oğuz Örnek araya girdi ve Arçağ Peştanlı nefes almamacasına çalışıp iki gün iki gece sürecek müthiş bir festival hazırladı. Dragon yarışları, konser üstüne konser, çok cazip etkinlikler...
Bendeniz de 19 Mayıs günü iskele üstünde bir 'sportif söyleşi-gösteri' yapacağım...
Maksat temiz hava almak...

S-ÖZ:     (VICTOR HUGO)
"Hiç kimse vazgeçilmez değildir ve hiç kimse kendini vazgeçilmez sanan biri kadar aptal değildir..."


Bir takım geldi ki PTT 1. Ligi'ne; tadından yenmez. Ege futbolunun yükselen değeri Altınordu ilk seneyi bilemem ama ikinci senede tozunu atar bu ligin ve tarih geri döner...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.