Bu hafta kaleyi gören vurdu. Eboue vurdu, Stoch vurdu, Cristian vurdu, Dede vurdu, dün gece de bir Veli vurdu, bir de Cluio. Herkes rakip kalecinin gözünü çıkarmak istercesine vurdu. Çok yüksek kalitede olmamasına rağmen, iki kaleye de fazla sayıda ziyaret gerçekleşince pazartesi gecesi çok keyifsiz geçti denemez. Bunda Orduspor'un rakibi bozmayan sertliğe sığınmayan ve oynamaya çalışan bir takım olmasının etkisi bir hayli fazla. Oyunun ikinci yarısında küçük bir stratejik hata pahalıya mal oldu. Almeida'yı üstelik bir şeyler yapmaya pek mecali yok iken kovalamaktan dolayı diğer gol aktörlerini ihmal eden Orduspor, benzer iki gol yedi. İkisi de Ernst'ten geldi. Ama sadece biri kurallara uygundu. Bu söylediğim pozisyonlar, Ernst'in kafa topu becerisiyle hiç ilgisi olmayan ve Yalçın Ayhan'ın Almeida'yı kovalamaktan oraya gelen sürpriz adamları kontrol edememesinden kaynaklandı. Oradaki hata da pay sahibi olan Sedat Bayrak, bunu kulübeden atılan kemende takılarak ödedi. Bu hatadan doğan bir değişiklikti ama Carvalhal'in maçın sonunu İbrahim Toraman'la getirmesi daha doğru ve yerinde stratejik bir hamleydi. Beşiktaş, elde ettiği üç puanla bu yıpratıcı maç trafiğinde sıralamada da iyi bir yer buldu. İleriki haftalarda saha dışı sıkıntılarını saha içine yansıtmayacak takımların içinde daha iyi bir yer bulabilir. Ama öyle bir lig oynuyoruz ki, birinci olsan ne yazar, dördüncü olsan ne yazar? Bütün mesele nisan sonunda maç kazanmak! Beşiktaş kulağını tıkamış Futboldaki gürültü patırtı içinde Beşiktaş hem ligde hem de Avrupa'da emin adımlarla yolları adımlamaya devam ediyor. Orduspor karşısında da ne yaptığını bilen, kırılma dakikalarında rakibine anında cevap veren bir Beşiktaş izledik.