"Ali'yi inciten, beni incitmiş gibidir!.."

A -
A +

Hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Seni seven mümindir. Sevmeyen ancak münâfıktır."

 

 

 

Ebü'l-Hayr Ahmed Kazvînî hazretleri evliyânın meşhurlarından olup Şâfiî mezhebi hadîs, fıkıh, kırâat âlimlerinin büyüklerindendir.  1117 (H.512) senesinde İran’da Kazvin’de doğdu. İlim öğrenmeye küçük yaşta başladı. Kazvin, Nişâbûr, Bağdât ve başka yerlere gitti. Abdurrahmân-ı Ekkâf hazretlerinin sohbetlerinde kemale gelerek yüksek derecelere kavuştu. Kendi memleketi olan Kazvîn’de, sonra Bağdât'ta Nizâmiye Medresesinde ders vermeye başladı. Bağdât'ta Eshâb-ı kirâma dil uzatanlar zuhûr edince, Radıyüddîn Kazvînî bir gece Ebû Ahmed bin Sükeyne’nin yanına gitti. Onunla vedâlaşıp, helâlleşti. Memleketi olan Kazvîn’e gideceğini söyledi. O; “Burası sizin için güzel değil mi? İnsanlara faydalı oluyorsunuz” dedi. “Resûlullah efendimizin Eshâbına açıkça dil uzatıldığı, hakâret edildiği bir beldede kalmaktan Allahü teâlâya sığınırım” buyurdu ve Bağdât'tan çıkıp Kazvîn’e gitti. Orada 1194 (H.590)’da vefât etti. Çok kitap yazdı. Bunlardan “Kitâb- ül-Erba’în-il-Müntekâ min Menâkıb-il-Mürtedâ” isimli eserinde şöyle nakleder:

 

Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Allahü teâlâ, bana dört kişiyi sevmeyi emretti. Ben de onları seviyorum.) Bunlar kimlerdir, diye sual edilince (Ali onlardandır. Ali onlardandır, Ali onlardandır ve Ebû Zer, Miktâd ve Selmân'dır) buyurdu. Server-i âlem “sallallahü aleyhi ve sellem”, Sahâbe-i kiramın birbiri ile kardeş olmalarını emir buyurmuştu. İmâm-ı Ali “radıyallahü anh” huzur-i saadete gelerek, (Yâ Resûlallah! Beni de niçin birisi ile kardeş yapmadın!) deyince (Sen benim dünyada ve âhırette kardeşimsin!) buyurmuştu.

 

Bir gün, imam-ı Ali buyurdu ki: Resûlullah bana, (Seni seven mümindir. Sevmeyen ancak münâfıktır) buyurmuşlardır. Ebû Sa'îd-i Hudrî diyor ki: (Bizler, aramızda olan müminlerle münâfıkları, İmam-ı Ali'ye olan sevgi ve düşmanlık ile fark ederdik.)

 

Bir hadis-i şerifte, (Ben ilmin şehriyim. O şehrin kapısı Ali'dir) buyuruldu. İmâm-ı Ali diyor ki: “Resûl-i ekrem beni Yemen'e hâkim olarak göndermek istediklerinde, henüz küçük idim. Yâ Resûlallah! Ben gencim. Onlara hâkimlik nasıl yapabilirim? dedim. Mübârek elini göğsüme koyarak, (Yâ Rabbî! Bunun kalbine hidâyet, diline sebât ver!) diye duâ buyurdu.

 

Diğer bir hadis-i şerifte, (İçinizde hepinizden ziyâde hâkimliğe elverişli ve bilgilisi olan, Ali'dir) buyuruldu.

 

Bir başka hadis-i şerifte de (Ali'ye bakmak ibâdettir. Ali'yi inciten, beni incitmiş gibidir) buyuruldu.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.