Resûlullah Efendimiz buyurdu ki: “Sadakayı tasadduk eden herkese, karşılığı Cennette verilir.”
Ebü’l-Kâsım Geylânî hazretleri Hanbelî mezhebi fıkıh âlimidir. 451 (m. 1059) yılında İran’da Geylân’da doğdu. Zamanın ileri gelen âlimlerinden ilim öğrenen Ebü’l-Kâsım Geylânî, Bağdad’a birçok âlimden ilim öğrenip hadîs-i şerîf işitti. Hadîs-i şerîf ve Hanbelî mezhebi fıkıh bilgilerinde âlim oldu. 546 (m. 1151) yılında Bağdad’da vefât etti. Cenâze namazını Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri kıldırdı. Bir dersinde şunları anlattı:
Bekâra sûresi ikiyüzkırbeşinci “Allahü teâlâya, ihlâsla karz-ı hasen verecek kimdir? (Yani, başa kakmadan muhtaç kullara kim sadaka verecek?” meâlindeki âyet-i kerîmesi âyet-i kerîmesi gelince, Ebû Dahdah (radıyallahü anh), Resûlullaha (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip “Yâ Resûlallah, babam ve anam sana fedâ olsun! Allahü teâlâ, bizden karz (borç) istiyor, hâlbuki O’nun, borca ihtiyâcı yoktur” dedi. Resûlullah Efendimiz de “Allahü teâlâ, bununla sizi Cennete sokmak istiyor” buyurdu. “Eğer ben Rabbime borç verirsem, yani O’nun rızâsı için sadaka verirsem, bunun karşılığının Cennette bana verileceğini üzerinize alır mısınız?” deyince, Resûlullah “Evet, sadakayı tasadduk eden herkese, karşılığı Cennette verilir” buyurdu.
Ebû Dahdah, “Hanımım Ümm-i Dahdah benimle olur mu?” dedi. “Olur” buyurdu. “Oğlum Dahdah da benimle olur mu?” dedi. “Olur” buyurdu. “Yâ Resûlallah! Mübârek elini bana ver” dedi. Resûlullah elini uzattı. Elini tutup: "Benim iki hurma bahçem vardır. Biri aşağıda, diğeri yukarıdadır. Allahü teâlâya yemîn ederim ki, bu iki bahçeden başka bir şeye mâlik değilim. Her iki bahçeyi de Rabbime karz (borç) verdim” dedi. Resûlullah “Bahçenin birini Allah için ver, birini çoluk çocuğun için sen sakla” buyurdu. Ebû Dahdah, “Yâ Resûlallah, şâhid ol ki, iyi olan bahçemi Rabbime borç verdim. Etrafı duvarla çevrilidir, içinde altıyüz hurma ağacı vardır” dedi. Resûlullah “Allahü teâlâ, buna karşılık, sana Cenneti versin” buyurdu...
Sonra Ebû Dahdâh o bahçeye gitti. Hanımı Ümm-i Dahdâh’ın yanına vardı. Çocukları da orada idiler. Hurma ağaçlarının etrâfında dolaşıyorlardı. “Bu bahçeden çıkın, ben bunu Rabbime borç verdim” dedi. Ümm-i Dahdâh, “Kârlısın, Allahü teâlâ satışını bereketli eylesin!” dedi. Sonra Ümm-i Dahdâh, çocuklarının yanına gidip, ağızlarındaki yemekte oldukları hurmaları, ağızlarından çıkardı. Kucaklarında, ceplerinde olanları da bıraktırdı ve diğer bahçeye gittiler...
Vehbi Tülek'in önceki yazıları...