"Allahü teâlâ; rahmetini tâat içinde, gadabını günahlar içinde, evliyâyı kulları içinde gizledi."
Hayreddîn Atûfî Efendi Osmanlı âlimlerindendir. Merzifon’da doğdu. Amasya ve Bursa’da zamanının büyük âlimlerinden okudu. Sultan İkinci Bâyezîd Hân tarafından Saray-ı Hümâyûn muallimliğine tayin edildi. Daha sonra da câmilerde tefsîr ve diğer ilimleri okuttu. 948 (m. 1541) senesinde İstanbul’da vefât etti.
Bir dersinde şunları anlattı:
Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz “Eğer müminler, Hak teâlânın gazabının ne kadar olduğunu bilselerdi, Cennete girmekten kati olarak ümit keserlerdi. Eğer kâfirler, Hak teâlânın rahmetinin miktarını bilselerdi, Cennete girmeye tamah ederlerdi” buyurdu. Allahü teâlâ birçok şeyi saklayıp gizledi. Rahmetini tâat içinde, gadabını günahlar içinde, evliyâyı kulları içinde gizleyerek, kullarının beyn-el-havf ver-recâ içinde olmalarını istedi.
Beyn-el-havf ver-recâ: “Mahşer ehlinden biri ehl-i Cehennemdir” deseler; “Acaba o ben miyim?” diye düşünmektir. Yine; “Mahşer ehlinden biri ehl-i Cennettir” deseler yine; “Acaba ben miyim?” diyerek, kişinin kalbinin sakin olmaması, ümit ve korku içinde olması demektir.
Dünyâdan yanî haram, mekrûh ve şüpheli şeylerden yüz çevirmelidir. Resûlullah; “Dünyâ melundur ve içinde olanlar da melundur. Yalnız Allahü teâlânın zikrine tâbi olan, ilim öğreten ve ilim tahsil eden hâriçtir” buyurdu.
Birgün Îsâ (aleyhisselâm), üç kişi ile beraber giderken yolda iki kerpiç altın gördüler. Îsâ (aleyhisselâm); “Bırakın gidelim. Bu fitnedir” buyurdu. Fakat onlar tamah edip aldılar, Îsâ (aleyhisselâm), onlardan ayrılıp gitti. Onlar da arkadaşlarından birini; “Balta getir de, bu altın kerpiçleri parçalayıp pay edelim ve hem de yiyecek getir, yiyelim” diyerek pazara gönderdiler. O kimse pazara varınca yiyeceğin içine zehir koydu. Onları öldürüp altınların hepsine sahip olmayı düşündü. Onlar da, onu pazardan gelince, öldürüp altını aralarında paylaşmayı plânladılar. Arkadaşları pazardan gelince, onu öldürdüler. Malı aralarında pay ettiler. Sonra da arkadaşlarının getirdiği yiyecekleri yediler. O ikisi de, zehirlenip öldüler. Îsâ (aleyhisselâm), işini bitirip tekrar oraya gelince, üç adamın da ölmüş olduğunu, altın kerpicin de, çamur kerpiçler arasında durduğunu gördü, Îsâ (aleyhisselâm), o altına ayağı ile vurup yuvarladı ve; “İnsanlar, birbirlerini senin yüzünden katlederler” buyurdu.
Vehbi Tülek'in önceki yazıları...