Ferrûh Ebû Abdurrahmân, İslâm ordusu ile gazâya gitmişti. Yirmi yedi sene sonra döndüğünde evinde bir delikanlı gördü!..
Rebîa bin Ferrûh hazretleri Tabiîn devrinin büyük hadîs ve fıkıh âlimlerindendir. 137 (m. 753)’de Irak’ta Enbar’da vefât etti.
Rebîa’nın babası Ferrûh Ebû Abdurrahmân, Horasan tarafına, İslâm ordusu ile gazâya gitmişti. Giderken hanımının yanına, üçbin dinar bıraktı. Hanımı ise bu sırada hâmile idi. Ferrûh, cepheden cepheye savaşırken, aradan yirmi yedi sene geçmişti. Nihâyet Ferrûh evine dönmüştü. Atından inip, mızrağı ile kapıya vurdu. Ferrûh girmek üzereydi ki, dışarı Rebîa çıktı. Ferrûh’un, kendi babası olduğunu bilmiyordu. Ona “Sen benim evime nasıl hücum edersin?” dedi. Ferrûh da Rebî’a’yı tanımıyordu. Bu sefer, Ferrûh, Rebîa’ya “Burası benim evim. Sen benim evime, ailemin yanına nasıl girersin?” diye, çıkıştı. İki taraf iyice birbirlerine hiddetlenmişlerdi. İş öyle bir safhaya varmıştı ki, sonunda birbirlerinin üzerine atıldılar. Çünkü ortada hâneye tecavüz söz konusu idi. Fakat, bu manzarayı gören komşular, hemen oraya koşuştular, ikisini ayırdılar. Hâdisenin halli için Medîne-i münevverenin meşhûr âlimi İmam-ı Mâlik bin Enes ve diğer ulemâya başvurdular. Ulemâ hâdise mahalline geldiler. Ancak, zâhire (görünene) göre burada Rebîa haklı idi. Çünkü evine tecavüz edilme durumu vardı. Bu sırada Rebîa “Vâlinin yanına kadar gideceğiz, yoksa bunu salıvermem” diyordu. Ferrûh da aynı şeyi söylüyor. “Bu benim ailemin yanına nasıl girebilir diye” şikâyetçi oluyordu. Gürültü bir hayli çoğalmıştı. Mâlik bin Enes konuşmaya başlayınca herkes sustu. Mâlik bin Enes;
“Ey pîr-i fânî (yaşlı zât) senin bu evde ne işin var. Git başka yer bul kendine” deyince, Ferrûh “Efendi, bu ev benim. Ben Ferrûh’um” dedi. Bu sırada hanımı, Ferrûh’un bu sözlerini duymuştu. Derhal, üzerine elbisesini alıp, münâsip bir şekilde dışarı çıkarak “Bu benim zevcim Ferrûh’tur. Rebîa da, o gazâya gittikten sonra doğan oğlumdur” deyince, baba oğul, hemen birbirlerine sarılıp, ağlaştılar. Ferrûh eve girip, zevcesine; “Bu benim oğlum mu?” diye sorunca, o da “Evet” dedi. Ferrûh hanımına giderken bıraktığı dinarları sorunca o da sakladığı yerden alıp geldi. “İşte dinarlar” dedi. Bunun üzerine Rebîa, Ferrûh’un elini öptü ve Allahü tealaya hamd etti.