Bu ümmetin âlimleri iki kısımdır...

A -
A +

“Ben âhıret âlimlerine yetiştim. Onlar birbirlerinden ancak takvâ ve vera’ı öğrenirlerdi."

 

 

 

Dehhâk bin Müzâhim hazretleri Tabiîn devrinin büyüklerinden ve meşhûr tefsîr âlimlerindendir. Eshâb-ı kiramdan Abdullah İbn-i Abbâs (radıyallahü anh) hazretlerinin sohbetiyle yetişti. Ondan tefsîr, hadîs gibi birçok ilimleri öğrendi. Çok hadîs-i şerîf rivâyet etti. Ebû Hureyre ve Enes bin Mâlik’ten de (radıyallahü anhüma) hadîs-i şerîf rivâyet etti. Sonra Kûfe’den Horasan tarafına gitti ve orada Kur’ân-ı kerîm öğretti. 105 (m. 723) senesinde Belh’de vefât etti.

 

Bu mübarek zatın güzel sözlerinden bazıları şöyledir:

 

“Bir kimse şaraba devam ettiği hâlde ölürse, kıyâmet günü, sarhoş olarak haşredilir.”

 

“Allahın salât ve selâmı, rahmet ve mağfirettir."

 

“Ben âhıret âlimlerine yetiştim. Onlar birbirlerinden ancak takvâ ve vera’ı öğrenirlerdi. Şimdiki âlimler ise, kelâm mücâdelelerini öğrenmekle meşgûl oluyorlar.”

 

“Resûlullah efendimiz buyurdu ki: (Bu ümmetin âlimleri iki kısımdır. Birincisi, Allah ona ilim verdi. O da karşılığında para ve ücret almadan insanlara öğretti ve okuttu. İşte buna gökteki kuşlar, denizdeki balıklar, karadaki hayvanlar ve kirâmen kâtibîn melekleri duâ ederler. Kıyâmet gününde Peygamberlere arkadaş olacak, derecede yüce ve efendi oldukları hâlde Allahın huzûruna çıkarlar. İkincisi de, Allahü teâlânın kendisine ihsân ettiği ilim ile cimrilik edip, onu Allahü teâlânın kullarına ücret karşılığı okutan âlimdir. İşte bu da, kıyâmet gününde ağzına ateşten bir gem vurulmuş olduğu hâlde getirilir ve dellâl 'Bu adam falan oğlu falancadır. Allahü teâlânın dünyâda kendisine verdiği ilmi başkalarından kıskandı, ancak para ve ücret karşılığı okuttu' diye çağırır ve insanlar hesaptan kurtuluncaya kadar azâba düçâr olur.)” 

 

“Ben bütün bir geceyi sultânı râzı edecek ve fakat Allahın rızâsına aykırı düşmeyecek bir sözün ne olduğu hakkında düşünmekle geçirdim. Fakat böyle bir söz bulamadım.”

 

Yine, Resûlullah efendimizin şöyle buyurduğunu rivâyet etti: “Hangi Müslüman olursa olsun, Allah için niyet edip yola çıktığında, ölümünden önce hayvanı onu ezerse, zehirli, bir mahlûk onu ısırması ile öldürürse veya buna benzer bir sebepten ölürse, şehit olarak gider. Sonra hangi Müslüman hac niyeti ile yola çıktığında, oraya yetişmeden ölürse, Allahü teâlâ Cenneti ona vâcib kılar.”

 

 

 

Vehbi Tülek'in önceki yazıları...