Buhâralı Âlim Abdullah Sebzmûnî

A -
A +
İmâm-ı a'zam hazretleri; bir fıkıh mevzû'unun işlenmesi veya fetvâsının takrir edilmesi yahut da cevâbı bulunmak üzere mevzû edildiğinde, dört kaynağa başvururdu.

Abdullah Sebzmûnî hazretleri Hanefî fıkıh âlimidir. 258 (m. 872) yılında Buhâra yakınlarında Sebzmûn köyünde doğdu. 340 (m. 952) yılında vefât etti. Derslerinde İmâm-ı A'zam hazretlerinin üstün vasıflarını anlatırdı. Bu meyanda buyurdu ki:
İmâm-ı a'zam Ebû Hanîfe; en mükemmel usûller ile yaptığı uzun çalışmaları ve ictihâdı neticesinde çözdüğü ve tedvin ettiği fıkıh bilgileri ile Müslümanların ibâdetlerinde ve diğer işlerinde İslâmiyete doğru bir şekilde uymak için takip edecekleri bir yolu gösterdi ve bu yola "Hanefî Mezhebi" denildi. Herhangi bir fıkıh mevzû'unun işlenmesi veya fetvâsının takrir edilmesi yahut da cevâbı bulunmak üzere mevzû edildiğinde, sırasıyla bu dört kaynağa başvururdu:
1. Kur'ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîfler: Diğer müctehidler gibi, bir işin nasıl yapılacağını, Kur'ân-ı kerîmde açıkça bulamazsa, hadîs-i şerîflere bakardı. İctihâdlarında Peygamberimizin sünnetine tâbi olmakta, herkesten ileri gitmiş, mürsel hadîsleri bile müsned hadîsler gibi senet olarak almıştır.
2. İcmâ' ve Sahabe kavli: Bir iş hakkında hadîs-i şeriflerde de açıkça hüküm bulunmazsa, bu iş için (icmâ) var ise, öyle yapılmasını emrederdi. İcmâ', söz birliği demek olup, bir işi, Eshâb-ı kiramın hepsinin aynı sûretle yapması veya söylemesi demektir. İmâm-ı a'zam, Eshâb-ı kiramın sözlerini, kendi kavillerinin üstünde tutmuştur. Onların, Peygamberimizin (aleyhisselâm) yanında, sohbetinde bulunmak şerefiyle kazandıkları derecelerin büyüklüğünü, herkesten daha iyi anlamıştır.
3. Kıyas: Bir işin nasıl yapılması lâzım olduğu, icmâ ile veya sahabe sözü ile de bilinemezse, kendisi kıyas yaparak hüküm verirdi. O'nun bu kıyas yoluna, (re'y yolu) veya (ictihâd) da denir. Kıyas; Kur'ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerde hakkında açık hüküm bulunmayan bir işi, hakkında açık hüküm bulunan bir diğer işe benzeterek hükme bağlamaktır.
4. İmâm-ı a'zam, nasslardan (âyet-i kerîmelerden ve hadîs-i şerîflerden), icmâ ve kıyastan başka istihsân ve örfler ile de hüküm verirdi. Şu kadar var ki, örfün, İslâmiyette yasak olduğu açıkça bildirilen bir hükme aykırı olmaması lâzımdır. İstihsân; daha kuvvetli görülen bir husûstan dolayı bir meselede benzerlerinin hükmünden başka bir hükme dönmektir.