Canlı cansız, her şey Allah'ı tesbîh eder!..

A -
A +

Sahîh-i Buhârî’de bildirildi ki: "Eshâb-ı kirâm, Resûlullahın yanında yemek yerken, yemeğin tesbîh ettiğini işitirlerdi."

 
Fethullah Şirvânî hazretleri Kelâm, fıkıh, matematik ve astronomi âlimi olup Siirt’e bağlı Şirvan köyünde doğdu. 857 (m. 1453) yılında Kastamonu’da vefât edip, oraya defnedildi. Bir dersinde buyurdu ki:
Yezîd Rakkâşî ile Hasen (radıyallahü anh) yemek yiyorlardı. Önlerine sofra geldi. Yezîd Rakkâşî, Hasen’e (radıyallahü anh); “Bu sofra tesbîh eder mi yâ Ebâ Sa’îd?” dedi. Hasen (radıyallahü anh); “Meyve zamanında ve yerde dikili ağaç iken tesbîh eder, fakat şimdi tesbîh etmez” dedi. Bunun delîli şudur: İbn-i Abbâs (radıyallahü anhüma) şöyle bildirdi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) iki kabre uğradı: “İkisi de azap görüyorlar” buyurdu. Resûlullah efendimiz yaş bir hurma dalı istedi. Onu ikiye bölüp her birini bir mezara dikti ve buyurdu ki: “Umulur ki, bunlar kurumadıkça, Allahü teâlâ, onlara azâbı hafif kılar.” Burada, o iki hurma dalının yaş kaldıkları müddetçe tesbîh ettikleri, kurudukları zaman cimad oldukları anlaşılmaktadır.
Bir grup âlim de, canlı cansız, hepsinin söz ile tesbîh ettiklerini söylemektedirler ki, bu hususta da birçok delîl vardır. Sâd sûresi 18. âyet-i kerîme, Meryem sûresi 90-91 âyet-i kerîmeleri buna delîldir. Resûlullah Efendimiz buyurdu ki: 
“Müezzinin sesini işiten, cin, insan, ağaç, taş ve her şey kıyâmet günü onun için şâhid olur.” 
Sahîh-i Buhârî’de bildirildi ki: Eshâb-ı kirâm, Resûlullahın yanında yemek yerken, yemeğin tesbîh ettiğini işitirlerdi. Sahîh-i Müslim’de ise: Resûlullah efendimiz “Ben, bir taş biliyorum ki, Peygamber olarak gönderilmeden önce bana selâm verirdi” buyurdu.
İbn-i Mübârek “Rekâik” adlı eserinde şöyle nakleder: İbn-i Mes’ûd (radıyallahü anh) buyurdu ki: Dağ, dağa der ki, 'bugün sana Allahü teâlâyı zikreden birisi uğradı mı?' Eğer, 'evet uğradı' derse, o soran dağ sevinir. Bu husûsta haber çoktur.
Yine âyet-i kerîmede (İsrâ sûresi-44) umûm üzerine buyurulmuştur. Ancak bu bizim duyacağımız bir tesbîh değildir. Bunun duyulması mucize olarak meydana gelir. Resûlullahın huzurlarında yemeğin konuşması gibi veya kerâmet olarak meydana gelir...
Rûhu olgun, nefsi pak ve tesiri kuvvetli bir velînin kabri yanına gidip, bir müddet durulur ve o topraktaki velî düşünülür ise rûhu o toprağa bağlanır. Meyyitin rûhu da, bu toprağa bağlı olduğu için, gelen insanın rûhu ile velinin rûhu buluşmuş olurlar. Bu iki rûh karşılıklı iki ayna gibi olur. Her birinde olan me’ârif, kemâlât, ötekine akseder, yansır, ikisi de çok faydalanır...