Dünyaya düşkün olmayan kimseler

A -
A +

“Kendisi bir mala sahip olmadığı hâlde, kendisinde hırs ve dünyaya düşkünlük bulunmayan kimseye sûfî denir.”

 

 
Ali ibn-i Vefâ hazretleri evliyânın meşhûrlarındandır. 759 (m. 1358)’de Kâhire’de doğdu. 807 (m. 1404)’de Ravda’da vefât etti. Sohbetlerinde buyurdu ki:
“Tasavvuf büyükleri buyurdular ki: Sûfîlere “Sûfiyye” denilmesinin sebebi, içlerinin saf (hâlis), dışlarının pak (temiz) olması sebebiyledir.” Bişr bin Haris: “Sûfî, kalbini Allah için saf hâle getirmiş olan zâttır” buyurdu. Bazı büyükler de “Sûfîlere, sofdan (yünden) yapılmış elbise giydikleri için sûfî denilmiştir” buyurdular.
Evliyâdan bir zâta sûfî kime denir? diye sorulunca “Kendisi bir mala sahip olmadığı hâlde, kendisinde hırs ve dünyaya düşkünlük bulunmayan kimseye denir” cevâbını vermiştir.
Tasavvuf büyüklerine sıfat ve saff-ı evvel nisbet edenler, bâtınlarını, kalblerini dikkate aldılar. Gerçekten, eğer bir kimse dünyâya düşkün olmaz ondan yüz çevirirse, Allahü teâlâ o kulun sırrını saf, kalbini nurlu kılar. Kalbine nûr akıtır. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) hadîs-i şerîfte “İçine nûr giren kalp açılır ve genişler” buyurdu. “Yâ Resûlallah bunun alâmeti nedir?” diye sorulunca, “Fânî dünyâdan uzaklaşmak, ebedî olan âhırete yönelmek ve ölüm gelmeden önce ölüme hazırlanmaktır” buyurdu.
Bu hadîs-i şerîfle Peygamberimiz, dünyâya düşkün olmayanların kalplerini, Allahü teâlânın nurlandıracağını bildirdi. Kalbin saf ve nurlu olması “Eshâb-ı Suffanın” vasıflarındandır. Zâhirdeki temizlik; pis olan şeylerden, bâtındaki temizlik; aklı kötü düşüncelerden, kalbi aşağı ve kötü arzulardan uzaklaştırmak sûretiyle olur. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen “Nice adamlar vardır ki, ne bir ticâret ne de bir alışveriş, onları Allahı anmaktan (O’na ibâdet etmekten ve emirlerine bağlanmaktan) alıkoymaz...” buyurdu (Nûr-37).
Ebü’l-Hasen’e; “Tasavvuf nedir?” diye sorulunca, “Nefsin bütün lezzet ve isteklerini terk etmektir” buyurdu.
Cüneyd-i Bağdadî hazretleri, tasavvuf nedir diye soran bir kimseye şöyle cevap verdi: “İnsanların rızâsını bırakıp, Allahü teâlânın rızâsını aramak, kötü huyları terk edip, nefsânî olan işlerden uzaklaşmak, rûhu yükselten vasıflar kazanmaya gayret etmek, hakikî ilimlere sarılmak, hep en uygun şekilde hareket etmek, herkese nasîhatte bulunmak, Allahü teâlâya verilen ahidde durmak, Muhammed aleyhisselâmın dînine uymak.”