Feyiz ve marifete kavuşmak için...

A -
A +
Kalbin feyizlere, marifetlere kavuşmasında, Allah adamının diri ve ölü olması arasında hiç fark yoktur. Onun kemâlâtı, ruhaniyetinden hiç ayrılmaz. 
 
Abdurrahmân Safrâvî hazretleri fıkıh ve kırâat âlimidir. 544 (m. 1149)’da Mısır’da İskenderiyye’de doğdu. 636 (m. 1238)’de aynı yerde vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:
Allahü teâlânın sıfatları ile sıfatlanmış ve müşâhede makamına varmış olgun bir velîye, kalbini bağlayarak, yanında iken ve yanında olmadığı zamanlarda, o zâtın yüzünü hayâlinde bulundurmaya (Râbıta) denir. (Onlar görülünce, Allahü teâlâ hâtırlanır) ve (Onlarla berâber bulunanlar şakî olmaz) hadis-i şeriflerinde bildirildiği gibi, bu kemâle ermiş olanları düşünmek, insana birçok faydalar sağlar. Sâdık ve temiz bir Müslüman, böyle bir Allah adamını düşünmekle, onun sıfatları, hâlleri kendisinde hâsıl olur.
Hadis-i şerifler sâlih Müslümanlarla, yani Allahü teâlânın sevdiği kimselerle beraber bulunmayı emretmektedir. Allahü teâlânın sonsuz feyiz deryasının kapısı gibi olan, Allah adamlarının kalplerinden, bunları seven ve hatırlayan Müslümanların kalbine feyiz, marifet, nûr akar. Bu feyze kavuşmak için, Ehl-i sünnet îtikatında olmak, Resûlullaha tam uymak ve Allahü teâlânın sevdiği Allah adamlarını sevmek, kalbinde onların sevgisini bulundurmak lâzımdır.
Allah adamının kalbinden feyiz almak için ikinci şart, o zâtın Resûlullah efendimizin tam vârisi olması, Onun yolunda, izinde bulunması ve Allahü teâlânın sevgili kulu olması lâzımdır. Peygamberler, Allahü teâlânın yeryüzündeki halîfeleridir. Evliyâ-yı kiram, Peygamberlerin vârisleri oldukları için, onlar da bu şereften pay almışlar, mübârek kalpleri, Allahü teâlânın aynası olmuştur. Olgun bir velînin kalbine bağlanan bir Müslüman, onun mübârek kalbi vâsıtası ile Allahü teâlâdan gelen feyizlere kavuşur. Hadis-i şerifte, (Ehli arasında bir âlim, ümmeti arasındaki Peygamber gibidir) buyuruldu.
Kalbin feyizlere, marifetlere kavuşmasında, Allah adamının diri ve ölü olması arasında hiç fark yoktur. Onun kemâlâtı, ruhaniyetinden hiç ayrılmaz. Ruhaniyet de, zamana ve mekâna ve ölülüğe ve diriliğe bağlı değildir. Yukarıdaki iki şart mevcut ise, her nerede olursa olsun, diri olsun, ölü olsun, Allah adamlarına bağlanan, yani onları seven ve hatırlayan Müslümanlar, hemen feyiz ve marifete kavuşurlar. Bunların ruhlarının tasarrufları, Allahü teâlânın tasarrufu ile olduğuna inanmak lâzımdır.