"Namaz, îmân kelimesi ile bildirildi. Bundan anlaşılıyor ki, namazı sünnete uygun olarak kılmamak, îmânı zâyi etmek olur."
Nûreddîn Zeyyâd hazretleri Mısır'da yetişen Şafiî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. 1024 (m. 1615)'de Kâhire'de vefât etti. Ali bin Zeyyâdî'nin Minhâc şerhine yazmış olduğu haşiyesi, âlimler arasında çok kıymetlidir.
Bu eserinde buyuruyor ki:
Bütün ibâdetler namaz içinde toplanmıştır. Kur'ân-ı kerîm okumak, tesbîh söylemek [yani sübhânallah demek], Resûlullaha salevât söylemek ve günâhlara istiğfâr etmek ve ihtiyâcları yalnız Allahü teâlâdan isteyerek Ona duâ etmek namaz içinde toplanmıştır. Ağaçlar, otlar, namazda durur gibi dik duruyorlar. Hayvanlar, rükû hâlinde, cansızlar da namazda (Ka'de)de oturur gibi yere serilmişlerdir. Namaz kılan, bunların ibâdetlerinin hepsini yapmaktadır.
Namaz kılmak, mirâc gecesi farz oldu. O gece, mirâc yapmakla şereflenen, Allahın sevgili Peygamberine uymayı düşünerek namaz kılan bir Müslümân, O yüce Peygamber gibi, Allahü teâlâya yaklaştıran makâmlarda yükselir. Allahü teâlâya ve Onun Resûlüne karşı edebi takınarak huzûr ile namaz kılanlar, bu mertebelere yükseldiklerini anlarlar. Allahü teâlâ ve Onun Peygamberi, bu ümmete merhamet ederek, büyük ihsânda bulunmuşlar, namaz kılmayı farz etmişlerdir. Bunun için Rabbimize hamd ve şükr olsun! Onun sevgili Peygamberine salevât ve tehıyyât ve düâlar ederiz!
İslâmiyyetin başlangıcında namâz Kudüs'e karşı kılınırdı. Beyt-ül-mukaddese karşı kılmayı bırakıp, İbrâhîm aleyhisselâmın kıblesine dönmek emrolunduğu zamân, Medîne'deki Yahûdîler kızdılar. (Beyt-ül-mukaddese karşı kılmış olduğunuz namazlar ne olacak?) dediler. Bekara sûresinin 143. âyet-i kerîmesi gelerek, (Allahü teâlâ îmânlarınızı zâyi eylemez!) meâlinde buyuruldu. Namazların karşılıksız kalmayacakları bildirildi...
Namaz, îmân kelimesi ile bildirildi. Bundan anlaşılıyor ki, namazı sünnete uygun olarak kılmamak, îmânı zâyi etmek olur. Resûlullah efendimiz "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" (Gözümün nûru ve lezzeti namazdadır) buyurdu. Bu hadîs-i şerîf, (Allahü teâlâ namazda zuhûr ediyor, müşâhede olunuyor. Böylece gözüme râhatlık geliyor) demektir.
Bir hadîs-i şerîfte, (Yâ Bilâl "radıyallahü teâlâ anh"! Beni rahatlandır!) buyuruldu ki, (Ey Bilâl! Ezân okuyarak ve namazın ikâmetini söyleyerek, beni rahata kavuştur) demektir.