Harama helâl diyenin imanı gider!..

A -
A +

Haram; Allahü teâlânın, “yapmayınız” diye açıkça men ve yasak ettiği şeylerdir.

 

 

 

Abdullah Zeyleî hazretleri Hanefî mezhebi fıkıh âlimidir. Somali’nin Aden Körfezi sahilindeki liman şehri Zeyla'da doğdu. İlim tahsili için Kahire’ye gitti, oradaki âlimlerin derslerine devam ederek fıkıh ilminde yetişti. Bu ilimde yüksek derecelere kavuştu. Hadîs-i şerîf ilminde de söz sahibi oldu. 762 (m. 1360) senesinde Kahire’de vefât etti. Bir dersinde şunları anlattı:

 

Vâcib: Allahü teâlânın şüpheli delîl ile belli olan emirlerine denir. Vacibi işlemeyen, fâsık ve azâba müstahak olur. Allahü teâlânın muradı başka bir şey olmak ihtimâli olduğu için vâcib olduğuna inanmayan imansız olmaz. Vitir namazı, zenginlerin Kurban Bayramı'nda kurban kesmeleri ve Ramazan Bayramı'nda fıtra vermek gibi...

 

Mübâh: İşlenmesinde sevap ve günah olmayan şeylerdir. Helâlliği sabit, nehyi de olmayan sevap ve ceza beyân olunmayan şeylerdir. Oturmak, yatmak ve yürümek gibi. Eğer niyetsiz olursa mübah olur. Zira amel cisim gibi, niyet rûh gibidir. Ameller aynı olsa da niyetler değişik olur. Eğer yatmaktan maksat; “Vücûdumda olan yorgunluk gitsin de ibâdete kuvvet kazanayım, yahut teheccüd namazı kılmak için akşamdan uyuyayım, yahut dilimden müminler eziyet çekmesinler” olursa ibâdettir, sevâbdır.

 

Haram: Allahü teâlânın, “yapmayınız” diye açıkça men ve yasak ettiği şeylerdir. Haramı işleyen Cehennem azâbına lâyıktır. Harama helâl diyen imansız olur. Haksız yere adam öldürmek, zinâ etmek ve köpek artığını yemek-içmek gibi. Köpek artığı necistir, zarûret hâli müstesnadır.

 

Mekrûh: Resûlullah Efendimizin (aleyhisselâm) beğenmediği ve ibâdetlerin sevâbını gideren şeylere denir. Onu işleyen azâba müstahak olmaz. Helâl diyen kâfir olmaz. Lâkin itaba, yani azarlanmaya ve şefaatten mahrûmiyete lâyık olur. At etini yemek gibi. Bazı âlimler, bunun tenzîhen mekrûh olduğunu söylediler, sahih olanı da budur. Peygamberimizden (aleyhisselâm); “At etini yemek bizim için caiz midir?” diye suâl edildi. “Caizdir ve temizdir” buyurdu. Bu esnada Müslümanların yiyeceğe ihtiyâçları vardı.

 

Daha sonra bir gazâda tekrar suâl edildi, at etini yemeye izin vermediler. Bu sırada yiyeceğe ihtiyâçları yok idi. Önceki hadîs-i şerîfi İmâm-ı Şafiî, sonraki hadîs-i şerîfi Ebû Hanîfe delîl aldı. Evlâ olan yememektir.

 

 

 

Vehbi Tülek'in önceki yazıları...