"Benim öyle bir sultanım var ki, her şeyimi ondan istiyorum. Her dilediğimi ihsân etti. Bunu yapamam hiç demedi."
Mecdüddîn Zünkelûnî hazretleri Şafiî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. 679 (m. 1280) senesinde doğdu. 740 (m. 1339)’da Mısır’da vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:
Günah işleyecek kimsenin, bu günahtan vazgeçmesi; Allahü teâlâdan korktuğu için veya insanlardan hayâ ettiği için, yahut başkalarının yapmasına sebep olmamak için olur. Allahü teâlâdan korkarak terk etmenin alâmeti, o günahı gizli olarak da işlememektir. İnsanlardan hayâ etmek, onların kötülemelerinden korkmak demektir. Başkalarının günah işlemelerine sebep olmak, yalnız yapmaktan daha çok günahtır. Başkalarının bu günahı işlemelerinin günahları da, kıyâmete kadar bunlara sebep olana yazılır. Bir hadis-i şerifte, (İnsan günahını dünyada gizlerse, Allahü teâlâ da, kıyâmet günü, bu günahı kullarından saklar) buyuruldu. Herkese verâ sahibi olduğunu bildirmek için, günahını saklamak ve gizli olarak devam etmek, riyâ olur. İbâdetlerini başkalarına göstermekten hayâ etmek câiz değildir. Müminin, önce Allahü teâlâdan hayâ etmesi lâzımdır. Bunun için, ibâdetlerini sıdk ile, ihlâs ile yapmalıdır.
Buhârâ âlimlerinden birisi, sultanın oğullarının sokakta abes oyun oynadıklarını gördü. Elindeki asa ile bunları dövdü. Kaçtılar. Babalarına şikâyet ettiler. Sultan, bunu çağırıp, sultana karşı çıkanın hapis olacağını bilmiyor musun dedi. Âlim, cevap olarak, Rahmâna karşı çıkanın Cehenneme gideceğini bilmiyor musun dedi. Sultan, emr-i mâruf yapmak vazîfesini sana kim verdi dedi. Âlim, seni kim sultan yaptı cevabını verince, beni halîfe sultan yaptı dedi. Beni de, halîfenin Rabbi vazîfelendirdi dedi. Sultan, sana Semerkand şehrinde emr-i mâruf yapmak vazîfesini veriyorum dedikte, ben de kendimi bu vazîfeden azlettim cevabını verdi. Bu cevabına hayret ettim, emrolunmadan, izin verilmeden vazîfe yaptığını söyledin. İzin verilince de, azlolunmanı istiyorsun dedi. Sen izin verince, sonra azledersin. Rabbimin verdiği vazîfeden beni kimse azledemez dedi.
Bu söz üzerine sultan, dile benden istediğini vereyim dedi. Gençlik hâlimi bana getir dedi. Bu iş elimden gelmez deyince, bana bir ferman yaz da, Cehennemdeki meleklerin reîsi olan Mâlik, beni ateşte yakmasın dedi. Bunu da yapamam deyince, benim öyle bir sultanım var ki, her şeyimi ondan istiyorum. Her dilediğimi ihsân etti. Bunu yapamam hiç demedi, dedi. Sultan, beni duâdan unutma diyerek serbest bıraktı.