Cerattepe Bergama’dır!

A -
A +

Altın gerçeğiyle ilk kez Bergama’da karşılaştık. Dönemin hükümeti ekonomik krizden çıkış yolu ararken önce Bergama altın madenini ihaleye çıkardı.

 
Türkiye’nin altında altın boldu. Rezerv bakımından Güney Afrika’dan sonra dünya ikincisiydik.

Kanadalı Eurogold firması elini çabuk tuttu ve ihaleyi kazandı.

Bergamalı köylüler buna çok sevindi. İş, aş imkânı gelecek, refah seviyeleri artacaktı.

Ancak kısa bir süre sonra Bergama’ya bir takım “Çevreciler” doluştu. Oktay Konyar onlardan biriydi ve çok cevvaldi. Köylülerle toplantılar yapıp onları bilinçlendirmeye başladı. Bir hafta önce iş, aş, ekmek diye bayram eden köylü teyzelerimiz ve amcalarımız aniden bir bilinç sıçramasıyla Nirvana’ya ulaşıp birer çevreci kesildiler ve ortalığa saçıldılar.

Şalvarlı teyzelerimizle kasketli amcalar “Siyanürle altın çıkarılacak, çevremiz zarar görecek, bu altın madeni kapatılsın” diyorlar, her gün televizyonlarda ve gazetelerde boy gösteriyorlardı. Sonunda Ankara’ya yürüdüler, İstanbul Boğaziçi köprüsüne çıktılar. Şenlikli bir eğlence gibi izleniyordu bu protesto. Epey de sempati topluyordu doğrusu.

Ama sonra Necip Hablemitoğlu adlı bir akademisyen çıktı ortaya. Bergama olayıyla ilgileniyor ve arka plandaki Alman vakıflarını kurcalıyordu. Derken bu vakıfların faaliyetleri o denli ayyuka çıktı ve Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne intikal etti mesele. Davada ilginç belgeler de döküldü ortalığa. Çevreci Oktay Konyar’ın köylülere para dağıttığı belgelenmişti ve bu paranın da Alman vakıflarından geldiği belirtiliyordu.

İddianamede Almanya’nın bu girişiminin altında başka ülkelerde altın çıkarma girişimlerini rekabet kaygısıyla Bergama türü eylemlerle engelleme amacının yattığı ifade ediliyordu.

Çünkü Türkiye’de yasal ve yasal olmayan yollardan ithal edilen altının önemli bir kısmı Almanya’dan geliyordu ve miktarı milyarlarca doları buluyordu. Bu yüzden altın üretiminin başlaması Almanya için dünyadaki arz talep dengelerinin bozulması, fiyatların düşmesi ve milyarlarca dolar kayıp anlamına geliyordu.

Almanya bu davaya çok sinirlendi ve Alman Meclis Başkanı Wolfgang Thierse Türkiye’yi “AB’ye giremezsiniz” diye tehdit etti.

Ardından Avrupa Parlamentosu’nun 1998 tarihli A4-0432/98 sayılı “Türkiye hakkında Avrupa stratejisi” başlıklı kararı geldi. Kürtlerle ilgili bir sürü talep sıralandıktan sonra bakın ne deniyordu kararda:

“…mahkeme kararlarının, özellikle 3 termik santral ve Bergama’daki Eurogold şirketine ilişkin danıştay kararının uygulanması, vs. vs...”

Ardından Necip Hablemitoğlu’nun ALMAN VAKIFLARI VE BERGAMA DOSYASI adlı kitabı çıktı 2001’de. Yani ölümünden tam bir yıl önce. Kitabın önsözünde şöyle deniliyordu:

“Bu ülkeyi alttan oyan bir avuç Alman istihbaratçısı, Türkiye’de vakıf temsilcisi olarak görev yapmaktadırlar.”

Hablemitoğlu uzun bir araştırma sonucunda altın madeni yataklarının olduğu her yerleşim merkezinde Alman vakıfları ve örgütleriyle karşılaştı. Ve kitabında “Almanya’daki Türkleri biliriz de Türkiye’deki Almanları bileniniz var mı?” diye sordu.

Ve sonuç:

Hablemitoğlu 18 Aralık 2002 tarihinde evinin önünde uğradığı saldırıda hayatını kaybetti.

Şimdi bugüne ve Cerattepe’ye gelelim.

Artvin’de de zengin altın rezervleri olduğu bir sır değil. Tam 1 milyon 200 bin ton üstelik. Ta 1998 yılında yine Cominco madencilik adlı bir Kanadalı firma işletmek için ruhsat almıştı. Ancak o vakit de çevre örgütlerinin karşı çıkması sonucunda Kanadalı firma 2003’te tüm haklarını Çayeli bakır işletmelerine devrederek çekilmişti.

Önceki gün Star gazetesinde Cerattepe’deki bakır ve altın madeni çıkarma çalışmalarına karşı Artvinlileri gayrete getiren yabancı çevrecileri gördük. Onlar, yıllar evvel tıpkı Bergama’da zuhur eden içimizdeki Almanlar mıydı Hablemitoğlu’nun dediği gibi?

Haberde üç kişi dikkat çekiyor. Zeki Karataş, Pınar Demircan ve Neşe Karahan. Almanya'daki Kultur und Art Initiative e.V Vakfı'nın konuğu olarakher yıl 15 gün süreyle eğitimden geçirilenisimlerin arasında onlar da var. Pınar Demircan yazdığı makalelerde Almanya’nın Türkiye’nin mega projelerine karşı nasıl aktivist yetiştirdiğini kendisinden örnekleyerek itiraf ediyor zaten.

Şimdi bu karşılaştırmayı neden yaptım izah edeyim.

Zamanında Bergama’daki teyzeleri amcaları herkes gibi ben de çok sevmiştim. Yaptığım çevre haberleriyle çeşitli meslek örgütlerinden “çevre ödülleri” almış bir muhabir olarak onları çok destekledim.

Çevre duyarlılığım hâlâ devam ediyor ama artık bazı tecrübelerimiz var.

Necip Hablemitoğlu’nun neden Alman vakıflarıyla Bergama gerçeğini aydınlattıktan sonra öldürüldüğünü biliyoruz. Orada köylülere dağıtılan paraların hangi Alman vakıflarından geldiğini de.

Bu yüzden Cerattepe’ye şüpheyle yaklaşıyorum.

Çünkü bir kez daha kandırılmaya hiç niyetim yok.
 
 
Sayın Kılıçdaroğlu’na teklifim
 
CHP Anayasa Komisyonu’nda masayı devirince pek konuşulamadı. Araya menfur Ankara saldırısı girdi. Dediklerine göre AK Parti başkanlık sistemini dayatıyordu masada. Oysa daha usul üzerinde konuşuluyordu ve esasa bile geçilmemişti. Kaldı ki geçilse bile bu adı üzerine Anayasa Uzlaşma Komisyonu. Herkesin kafasındakini söyleyeceği ve üzerinde oy birliği ile mutabakata varılanların geçeceği maddeleri oluşturmakla sorumlu bir komisyon. Yani AK Parti başkanlık sistemi önerir, diğeri yarı başkanlık, CHP de parlamenter sistemde diretir. Sonuçta herkesin mutabık kalacağı bir sistem geçerli kılınır. AK Parti’nin başkanlık sistemini komisyondan geçirebilmesi için CHP’li üyelerin, HDP’li ve MHP’li üyelerin tamamını ikna etmesi gerekecek.

Demek ki Kılıçdaroğlu komisyondaki üyelerine güvenmiyor, “Neme lazım belki bu AKP’liler aklını çeler bizimkilerin” diye düşünüyor olmalı. Ve sonuçta büyük bir cayırtı kopararak masayı devirdiler ve komisyonu dağıttılar bir güzel.

Zaten CHP’li milletvekilleri çıktıkları Halk TV’de “Mevcut Anayasamızın nesi var, gayet iyi” demeye başladı bile.

Daha geçen ay “AKP 12 Eylül anayasasını değiştirmek istemiyor” diyen bunlar değildi sanki.

Neyse, Kemal Kılıçdaroğlu’nun yalan borsasında kabul gören son açıklamasına göre an itibariyle başkanlık sistemine karşılar. Geçen aylarda “Neymiş bu başkanlık sistemi, aklımıza yatarsa tabii olabilir” demişti.

Bir ara da “AKP’nin önerdiği başkanlık sistemi hakkında hiçbir fikrimiz yok, ne istiyorlar onu bile bilmiyoruz” diye yakınmışlığı da var.

Oysa çocuklarına söylese, internetten kendisine bir google taraması yaparlar ve karşısına AK Parti’nin Başkanlık sistemi tam metin olarak karşısına çıkar.

En son geçen yüzyılın ortalarında İnce Memet’i okuyan ve daha sonra da eline bir daha kitap almayan Sayın CHP liderine bir teklifim var.

Bu yüzyılda da kendisine okuyacağı ikinci kitabı öneriyorum. AK Parti’nin başkanlık teklifini tam metin olarak okuyabileceği, başkanlık sistemi hakkında tafsilatlı bilgi edinebileceği bir kitap bu.

Yazarı Sabah gazetesi internet sitesinin Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Yunus Göksu. Kitabın adı da: “Başkanlık Sistemi Niçin Gerekli?”
Evet, aranan teklif bulunmuştur. Bu Kemal beye özel hizmetimizdir. Okuyup, varsa itirazlarını dillendirirse en azından neye karşı çıktığı da anlaşılmış olacak.

Başkanlık sisteminin asıl amacı yürütmedeki pratik işleyişi hızlandırıp, ülkenin ihtiyaçlarını bekletmeden çözümlemek. Yürütmeyi yasamadan ayırıyor başkanlık sistemi ve çok da iyi ediyor.

Yunus Göksu’ya tebrikler bu arada. Başkanlık tartışmalarının bu denli yoğun yapıldığı bir dönemde böyle bir kitaba ihtiyaç vardı.

Kitapta geçmişten bu yana başkanlık tartışmaları, dünyadaki modellerin detaylı anlatımı, Türkiye modelinin ne olduğu da yer alıyor. Cinius yayınlarından çıktı.
Okumanızı öneririm.

Cerattepe Bergama’dır!
 
MHP’de Cemaat operasyonu hızlandı
 
Nihayet!

Niye böyle dedim açıklayacağım aşağıda; ama önce evvelini anlatayım...

Aylardır yazıyorum MHP’de ABD destekli cemaat operasyonu yapılıyor diye.

Ama ne hikmettir bilinmez, bizim gazeteci ve yazar dostlarımız bir rehavet içinde, bir şekilde kızdıkları Devlet Bahçeli yüzünden MHP’ye yönelik operasyonu âdeta davul zurnayla karşılıyorlar.

Diyordum ki Sinan Oğan Cemaat’in adamı. Meral Akşener de öyle. Ümit Özdağ zaten Mümtazer Türköne’nin ekürisi.

Anlamıyor musunuz, operasyon büyük. Cemaat MHP’yi ele geçirip çok aşamalı planı devreye sokacak.

1-AK Parti’ye karşı yıkıcı muhalefete başlayacak.

2-Ülkücü teşkilatlar içinde yapılandırdıkları paralelcileri devreye sokup ota bota gösteri yaptıracaklar.

3-PKK’nın iç savaş istediği malum. Körün istediği bir göz, cemaatçilere düştü iki göz. Erdoğan’ı ve AK Parti’yi devirmek için PKK’lılar ile çatışma çıkaracaklar.

4-Çıkaracakları kaos sonucunda olağanüstü hâl şartlarını sağlayabilirlerse şayet CHP-MHP ittifakı ile darbe destekçiliğine soyunacaklar.

Masada büyük kumar dönüyor. Siyaset kumarı.

Dikkat!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.