Kalpleri saf ve nurlu olanlar...

A -
A +
"Kendisi bir mala sahip olmadığı hâlde, kendisinde hırs ve dünyâya düşkünlük bulunmayan kimseye sûfî denir."
 
Abdürrahîm Ebnâsî hazretleri Şafiî âlimlerindendir. 829 (m. 1426) yılında Kâhire’de doğdu. 891 (m. 1486)’da vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:
Tasavvuf büyükleri buyurdular ki: Sûfîlere “Sûfiyye” denilmesinin sebebi, içlerinin saf (hâlis), dışlarının pak (temiz) olması sebebiyledir.” Bişr bin Haris: “Sûfî, kalbini Allah için saf hâle getirmiş olan zâttır” buyurdu. Bazı büyükler de; “Sûfîlere, sofdan (yünden) yapılmış elbise giydikleri için sûfî denilmiştir” buyurdular.
Evliyâdan bir zâta "sûfî kime denir?" diye sorulunca; “Kendisi bir mala sahip olmadığı hâlde, kendisinde hırs ve dünyâya düşkünlük bulunmayan kimseye denir” cevâbını vermiştir.
Tasavvuf büyüklerine sıfat ve saff-ı evvel nispet edenler, bâtınlarını, kalplerini dikkate aldılar. Gerçekten, eğer bir kimse dünyâya düşkün olmaz ondan yüz çevirirse, Allahü teâlâ o kulun sırrını saf, kalbini nurlu kılar. Kalbine nûr akıtır. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) hadîs-i şerîfte “İçine nûr giren kalp açılır ve genişler” buyurdu. “Yâ Resûlallah bunun alâmeti nedir?” diye sorulunca, “Fânî dünyâdan uzaklaşmak, ebedî olan âhirete yönelmek ve ölüm gelmeden önce ölüme hazırlanmaktır” buyurdu. Bu hadîs-i şerîfle Peygamberimiz, dünyâya düşkün olmayanların kalblerini, Allahü teâlânın nurlandıracağını bildirdi.
Kalbin saf ve nurlu olması “Eshâb-ı Suffanın” vasıflarındandır. Zâhirdeki temizlik; pis olan şeylerden, bâtındaki temizlik; aklı kötü düşüncelerden, kalbi aşağı ve kötü arzulardan uzaklaştırmak sûretiyle olur. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen; “Nice adamlar vardır ki, ne bir ticâret ne de bir alışveriş, onları Allahı anmaktan (O’na ibâdet etmekten ve emirlerine bağlanmaktan) alıkoyar...” buyurdu (Nûr-37).
Ebü’l-Hasen’e; “Tasavvuf nedir?” diye sorulunca, “Nefsin bütün lezzet ve isteklerini terk etmektir” buyurdu.
Cüneyd-i Bağdadî hazretleri, "tasavvuf nedir?" diye soran bir kimseye şöyle cevap verdi: “İnsanların rızâsını bırakıp, Allahü teâlânın rızâsını aramak, kötü huyları terk edip, nefsânî olan işlerden uzaklaşmak, rûhu yükselten vasıflar kazanmaya gayret etmek, hakikî ilimlere sarılmak, hep en uygun şekilde hareket etmek, herkese nasîhatte bulunmak, Allahü teâlâya verilen ahitte durmak, Muhammed aleyhisselâmın dînine uymak.”