"İcâre, bir malın, kendini değil de, menfaatini yani kullanılmasını satmak olup, kirâya vermek demektir."
Pîrîzâde Mehmed Sâhib Efendi Altmışdördüncü Osmanlı Şeyhülislâmıdır. 1085 (m. 1674)’de İstanbul’da doğdu. 1162 (m. 1749)’da vefât etti. Bir fetvasında buyurdu ki:
İcâre, bir malın, kendini değil de, menfaatini yani kullanılmasını satmak olup, kiraya vermek demektir. Kiralamanın sahîh olması için, ücretin ve menfaatin bildirilmesi şarttır. Mekânın ve tarlanın menfaati, zaman bildirmekle belli olur. Sanat sâhiplerinin, menfaati, zamanı ve işi birlikte söylemekle, nakil vâsıtalarında ise, bu ikiden herhangi birini söylemekle belli olur. Vakfın, yetîmin, Beyt-ül-mâlın olan tarla, üç seneden, ev, dükkân ise, bir seneden fazla kirâya verilemez. Kirâ süresi içinde bozulup telef olan veya kullanırken helâk olan şeyleri kirâya vermek câiz değildir. Kirâya verilen mal, kirâcıya teslîm edilince emânet olup, kirâcının elinde kasıtsız telef olunca ödemez. Âdet hâricinde kullanmak kasıt sayılır.
Tarla kirâya verilirken, ne ekileceği bildirilmeli veya 'her şey ekilebilir' demelidir. Tarla, binâ yapmak, ağaç dikmek üzere de kirâlanabilir. Müddet bitince, bunları kaldırmak veya tarla sahibinin bunları satın alması lâzımdır. Yonca da ağaç gibidir. Ekin yetişmeden kirâ müddeti biterse, oluncaya kadar müddet uzatılır. Hayvan, binmek ve yük taşımak için, elbise, giymek için kirâlanır. Şarta uymayıp, hayvan, ev ve elbise zarâr görürse, kirâcı tazmîn eder. Zarar vermeyen şeyleri şart ederse, yapmak lâzım olmaz. Meselâ, 'evde iki kişi oturacak' denirse, üç, beş de oturabilir. Hayvana, arabaya konacak eşyânın cinsi değil, ağırlık şart edilir. Fakat, zararlı şey yüklenmez.
Hayvanı çekerek veya döverek sakat ederse öder. Hamal, araba, şart edilen yoldan gitmeyip, eşyâ telef olsa, gittiği yol işlek değilse veya ârızalı ise öder. Böyle değilse ödemez.
Mektuplaşma ile de kirâlamak câizdir. Kirâlamada cevap vermemek, kabul demektir. Kirâcı, tarlaya buğday ekeceğim deyip de yonca ekerse, sâhibi kirâyı arttırabilir.
Terzi, kaftan yerine şalvar dikse, kumaş sâhibi, isterse şalvarı alır, isterse kumaşı ödetir.
Mal sâhibi, daha fazla kirâ veren bulunca, müddet bitmeden, mukâveleyi bozamaz. Kirâda bulunan malı satın alan başka kimse, mukâvele bitmeden kirâcıyı çıkaramaz. Müşterî, mukâvele bitinceye kadar bekler veya bey’i mahkeme ile feshettirir. Senelik kirâsı söylenip, müddet söylenmez ise, müddet bir sene olur. Müddet, söz kesildiği gün başlar, ücret ise, malı teslîm aldığı gün...