"Ne mutlu bu Kur’ân-ı kerîmi okuyan dillere"

A -
A +

Melekler Kur’ân-ı kerîmi duydukları zaman "Ne mutlu bu Kur’ân-ı kerîm, kendilerine inen ümmete" demişlerdir.

 

 

 

Sadrüddîn Hocendî hazretleri Şafiî mezhebi hadîs ve fıkıh âlimlerindendir. Türkistan’da Hocend’de doğdu. İran’da İsfehan’da birçok âlimden ilim öğrendi ve tahsil görüp yetişti. Sonra Bağdad’a gitti. Nizamiye Medresesi’ne müderris tayin edildi. 552 (m. 1157) yılında Bağdad’dan İsfehan’a giderken, Hemedan civarında vefat etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:

 

“Birisi Resûlullaha (aleyhisselâm), “En faziletli amel hangisidir?” diye suâl etti. “Allahü teâlâya îmândır” buyurdu. “Sonra hangisidir?” dedi. “Allah yolunda cihâddır” buyurdu. Soran kimse, “Sonra hangisidir?” diye suâl edince, “Hacc-ı mebrûrdur (kabûl olunmuş hacdır)” buyurdu.

 

“Âlimin yanılmasından sakının ve onunla münâsebeti kesmeyin, düzelmesini bekleyin.”

 

“Mecliste olanlar yerlerini alıp oturdukları zaman, birisi bir kardeşini davet ederek yer verirse; o, bir ikramdır, onu kabûl etsin. Şayet yer göstermezse, müsait olan bir yer bulsun ve oraya otursun.”

 

“Kimin emrine memûr verilir ve kendisi amir olur da onlara gerekli nasîhatta bulunmazsa, Allah, Cenneti ona haram eder.”

 

“Ümmetimin helaki, kötü âlim ve câhil âbiddendir. Kötü âlimler insanların en kötüsü, iyi âlimler de insanların en iyisidir.”

 

“Allahü teâlâ, mahlûkâtı (yarattığı varlıkları) yaratmadan bin sene önce, Tâhâ ve Yâsîn’i okumuştur. Melekler Kur’ân-ı kerîmi duydukları zaman: 'Ne mutlu bu Kur’ân-ı kerîm, kendilerine inen ümmete, ne mutlu bu Kur’ân-ı kerîmi taşıyan, içine alan boşluklara, ne mutlu bu Kur’ân-ı kerîmi okuyan dillere' demişlerdir.”

 

“Saflarınızı düzgün tutun. Omuzlarınızı aynı hizaya getirin. Namazda, yanınızdakine yumuşak davranın, onları incitmeyin. Aradaki boşlukları doldurun. Zîrâ şeytan, tıpkı koyunun küçük kuzusu gibi, aranızdaki boşluklarda dolaşır. Şeytana, girebileceği boşluklar bırakmayın. Kim safları sık tutarsa, Allah ondan râzı olur. Kim de saflarda boşluk bırakırsa, Allah ona gazâb eder.”

 

“Cüzzam hastalığından kaçtığınız gibi, dünyâdaki fuzûli işlerden kaçınınız. Leşten tiksindiğiniz gibi, nefslerinizi dünyâdan tiksindiriniz. Kalblerinizi, âhıreti tefekkür ile aydınlatınız. Fuzûli dünyâ işlerinizden ve günahlarınızdan Allaha tövbe ediniz ki, kıyâmet gününün şiddetinden korunasınız.”

 

“Tâ’ûndan (vebadan) kaçan kimse, (Allah yolunda) savaştan kaçan kimse gibidir. Tâ’ûna sabreden kimseye, şehid sevâbı verilir.”

 

 

 

Vehbi Tülek'in önceki yazıları...