"Onların hâlleri Tevrât’ta da İncîl’de de bildirilmiştir!"

A -
A +

"Eshâb-ı kiram, kâfirlere karşı şiddetlidirler. Fakat, birbirlerine karşı merhametli, yumuşaktırlar."

 

 

 

İbn-i Gazzî hazretleri tefsîr, fıkıh ve hadîs âlimidir. 904 (m. 1499) senesinde Şam’da doğdu. Orada meşhur âlimlerin derslerinde devam ederek ilim tahsil etti. Sonra Kâhire’ye gitti. Oradaki âlimlerden ilim tahsil edip icâzet aldı. Evliyânın büyüklerinden Abdülkâdir Deştûtî, Muhammed Münîr Hânekî’nin sohbetlerinde bulunup, feyizlerine kavuştu. Sonra Şam’a döndü ve ders okutmaya başladı. 984 (m. 1576) senesinde Şam’da vefât etti. Yüzden fazla eser yazdı. Eserlerinden biri Tefsîr-i Garîb’dir. Bu eserini kısaltıp, Kanunî Sultan Süleymân Hân’a takdim etti. Sultan, âlimlerine eseri gösterip fikirlerini sordu. Onlar da;

 

“Sultânım, bize müsâade buyurun, bir araya gelip eseri inceleyelim. Noksanlık veya fazlalık, değişiklik bulursak size arz ederiz. Eğer sünnet-i seniyyeye aykırı, dînimize muhalif bir nokta, bir harf, bir kelime, bir cümle bulamazsak, ihsân ve ikrama hak kazanmış olur. Zîrâ, zamanımızda kimsenin yapamadığı bir işi başarmış demektir” dediler. Kanunî Sultan Süleymân Hân; “Dediğiniz gibi olsun” dedi. Bunun üzerine âlimler; harf harf, kelime kelime, cümle cümle eseri incelediler. En küçük bir hatâ bulamadılar. Neticeyi Sultân’a-arzettiler. Sultan Süleymân Hân, karşılık olarak Gazzî’ye çok hürmet edip, hediyeler verdi...

 

Bu kitabında şöyle anlatır:

 

Fetih sûresi 29. âyet-i kerîmede buyuruldu ki: “Muhammed (aleyhisselâm) Allahü teâlânın peygamberidir ve O’nunla birlikte bulunanların (yanî Eshâb-ı Kirâmın) hepsi kâfirlere karşı şiddetlidirler. Fakat, birbirlerine karşı merhametli, yumuşaktırlar. Bunları çok zaman rükû’da ve secdede görürsünüz. Herkese dünyâda ve âhırette her iyiliği, üstünlüğü, Allahü teâlâdan isterler. Rıdvânı, yani Allahü teâlânın kendilerini beğenmesini de isterler. Çok secde ettikleri yüzlerinden belli olur. Onların hâlleri, şerefleri, böylece Tevrât’ta ve İncîl’de bildirilmiştir. İncîl’de de bildirildiği gibi onlar, ekine benzer. İnce bir filiz yerden çıkıp kalınlaştığı, yükseldiği gibi, az ve kuvvetsiz oldukları hâlde, az zamanda etrâfa yayıldılar. Her tarafı îmân nûru ile doldurdular. Herkes filizin hâlini görüp, az zamanda nasıl büyüdü diyerek şaşırdıkları gibi, hâl ve şânları dünyâya yayılıp görenler hayret etti ve kâfirler kızdılar.”

 

 

 

Vehbi Tülek'in önceki yazıları...