Takıyyüddîn Yünûnî rahmetullahi aleyh, meşhûr Hanbelî hadîs âlimlerinden olup, hadîs ilminde hâfızdır. İmam Ca'fer-i Sâdık'ın soyundandır. 572 (m. 1177)'de Lübnan'da Ba'lebek'te doğup 658 (m. 1260)'da burada vefât etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
Câbir bin Abdullah (radıyallahü anh) diyor ki: "Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize geldi. Evde, saçları dağınık biri vardı. Bunu görünce, "Bu saçlarını düzeltecek bir şey bulamamış mı?" buyurdu. Elbisesi kirli birini de görünce, "Elbisesini yıkayacak bir şeyi yok mu?" buyurdu.
Tabiînden Ebü'l-Ahves, babasından haber veriyor: "Resûlullahın yanına gittim. Elbisem eskimiş idi. "Malın yok mu?" buyurdu. Malım var dedim. "Ne cinsden malın var?" buyurdu. Her cinsten var dedim. Resûlullah "Allahü teâlâ, mal verince, ni'metlerin eserini üzerinde görmelidir!" buyurdu.
Abdullah İbni Ömer (radıyallahü anhümâ) haber veriyor. Resûlullah buyurdu ki: "Kendini bir kavme benzeten, onlardan olur!" Bu hadîs-i şerîfi, İmâm-ı Ahmed ve Ebû Dâvûd bildirdiler. Demek ki, ahlâkını, davranışlarını veya elbisesini başkalarına benzeten, onlardan olur...
Peygamber efendimiz, bir gazâdan dönmüştü. Mescide girdi ve iki rek'at namaz kıldı. Her gazâdan döndükten sonra böyle yapar, sonra, önce kızı Fâtıma'ya (radıyallahü anhâ), daha sonra da hanımlarına uğrardı. Yine âdeti üzere namaz kıldıktan sonra, Hazreti Fâtıma'ya uğradı. Hazreti Fâtıma, babasını ağlayarak kapıda karşıladı. Resûl-i ekrem ona; "Niçin ağlıyorsun?" buyurdu. Hazreti Fâtıma da; "Yâ babacığım! Seni rengin solmuş, elbisen eskimiş bir vaziyette gördüm de onun için ağlıyorum" dedi. Bunun üzerine Server-i âlem; "Ey Fâtıma! Ağlama, Allahü teâlâ babanı bir vazîfe ile görevlendirdi. İstenilse de, istenilmese de, dünyâ üzerinde insanın yaşayabildiği her yere bu din yayılacaktır. Benim vazîfem de bunu te'min için çalışmaktır" buyurdu.
Temîm-i Dârî şöyle rivâyet etti: "Resûl-i ekrem, bir gün şöyle buyurdu: (Bu din, gece ve gündüzün hüküm sürdüğü her yere mutlaka ulaşacaktır. Allahü teâlâ, bu dînin şerefle veya zorla girmediği hiçbir şehir ve köy bırakmayacaktır. Allahü teâlâ, orada İslâm dînini ve Müslümanları muzaffer, küfrü de zelîl ve hakîr kılacaktır.) Ben bunu kendi ailem içinde müşâhede ettim. Ailemden Müslüman olanlar, hayra ve şerefe kavuştu. Küfürde ısrar edenler ise, zelîl ve hakîr kaldılar."