Velîler, cömertlik ve güzel huy üzere yaratıldılar...

A -
A +

Cömertliğin en yüksek derecesi, kendisi muhtaç iken malını başkasına vermektir...

 

 

 

Behâüddîn Sübkî hazretleri hadîs ve Şâfiî fıkıh âlimidir. 719 (m. 1319) senesinde  Kahire’de doğdu. Şam ve Kahire’de zamanın meşhur âlimlerinin derslerine devam ederek icazet aldı. Şehiriyye Medresesi’nde fıkıh dersi verdi. 773 (m. 1371) târihinde hac vazifesini yaparken Mekke’de vefât etti. Bir dersinde şunları anlattı: 

 

Kur’ân-ı kerîmde, İbrâhim sûresi 7. âyet-i kerîmede meâlen “Nimetlerime şükrederseniz, elbette arttırırım” buyuruldu. Nimete şükür nimeti arttırdığı gibi, nimete şükrün terki, hem nimetin elden gitmesine, hem de azâba sebep olur...

 

Allahü teâlâ yine İbrâhim sûresi 7. âyet-i kerîmesinde meâlen; “Eğer siz şükrü terk ederseniz, muhakkak benim azâbım şiddetlidir” buyurdu. Asıl şükür, şükürden âciz olduğunu itirâf etmektir. Müminler, kalplerini Allah korkusu ile bezeyip donatsınlar. Hadîs-i kudsîde Allahü teâlâ; “İzzetim hakkı için bir kulumda iki havfı (korkuyu) ve iki emni (güveni) bir araya getirmem. Eğer dünyâda benden korkarsa kıyâmette onu emîn ederim. Eğer dünyâda benden emîn olursa kıyâmette onu korkuturum” buyurdu.

 

Müminler, dâima Allahü teâlânın rahmetini ummalıdırlar. Ne kadar âsi ve günahkâr olursa olsun, Allahü teâlâdan ümidini kesmemelidir. Nitekim hadîs-i kudsîde Allahü teâlâ; “Ey âdemoğlu! Sen duâ edip rahmetimi umduğun müddetçe, senden olan şey üzerine senin için mağfiret etmekten kaçınmam. Ey âdemoğlu! Sen yeri doldurmaya yakın hatâ ile bana gelsen, şirk koşmuş olmadığın müddetçe, ben de sana yer dolmaya yakın mağfiret ve ihsân ederim. Ey âdemoğlu! Senin günâhın semânın safhasına yetişse, bundan sonra benden mağfiret talep etsen, mağfiret ederim” buyurdu.

 

Maişeti düşük de olsa, kanâat etmelidir. Resûlullah Efendimiz (aleyhisselâm); “Allahü teâlânın başkasına muhtaç olmaktan kurtulacak kadar şeyle rızıklandırdığı ve Allahü teâlânın verdiği şeye kanâat etmeyi ihsân ettiği kimse, muhakkak kurtuluşa erdi” buyurdu. 

 

Cömert olmalıdır. Cömertliğin en yüksek derecesi, kendisi muhtaç iken malını başkasına vermektir. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem); “Allahü teâlânın velî kulları, cömertlik ve güzel huy üzere yaratıldılar” buyurdu...

 

Cömertlik dört türlüdür: Birincisi can cömertliği olup, şehîdliktir. İkincisi ten cömertliğidir ki, âşıklara mahsûstur. Onlar güç ve kuvvetlerini Allah yolunda harcarlar. Üçüncüsü, cömertlere mahsûs olan mal cömertliğidir. Dördüncüsü, zâhidlere mahsûs olan gönül cömertliğidir. Zâhidler, dünyâda hiçbir şeye bağlanmazlar, hep âhıret ile meşgûl olurlar.

 

 

 

Vehbi Tülek'in önceki yazıları...