Zekâtını, vermeyen, özürsüz geciktiren günaha girer ve şehadeti kabul olmaz.
İftihâruddîn Hârezmî hazretleri Hanefi mezhebi fıkıh âlimidir. 667 (m. 1268) senesinde Hârezm’de Kâse köyünde doğdu. Memleketinde bir müddet ilimle meşgul olup yükseldikten sonra, Kâhire’ye geldi. İlim tahsilinden sonra Câviliyye Medresesi’nin meşihatına (baş müderrisliğine) tayin edildi. 741 (m. 1340) senesinde Kâhire’de vefât etti. Bir dersinde şunları anlattı:
Zekât vermek de, İslâm’ın beş şartından biridir. Zekât vermek elbette lâzımdır. Zekât vermek lâzım olup da, (o sene vermeyip), özürsüz geciktiren günaha girer ve şehâdeti kabûl olmaz. Zekâtı kolayca verebilmek için, altından ve gümüşten ve ticaret eşyasından, fakirlerin hakkı olan kırkta biri, senede bir kere [meselâ her Ramazan-ı şerif ayında] zekât niyeti ile ayrılıp, saklanır. Bütün sene içinde, istediği zaman, zekât vermesi câiz olanlardan, dilediğine verir. Her verişte, ayrıca zekât için, niyet etmeye lüzum yoktur. Ayırırken, bir kere niyet etmek yetişir. Herkes, fakirlere ve zekâttan hakkı olanlara, bir senede ne kadar vereceğini bilir. Buna göre zekâtından ayırıp saklar. Ayırırken, niyet etmezse, fakirlere verdikleri zekât olmaz. [Nâfile sadaka olur.] İşte böylece hem zekât verilmiş olur, hem de, her zaman muhtaçlara yaptığı yardım, yerini bulur. Bir sene içinde, fakirlere yaptığı yardım, zekât için ayrılandan az olursa, artan zekâtı, yine kendi malından ayrı saklamalı, gelecek sene ayrılacak olan zekât ile karıştırıp vermelidir. Her sene, böyle ayırıp, yavaş yavaş vermek câizdir. Yavrum! İnsanların nefsi bahîldir, cimridir, tamahkârdır. Allahü teâlânın emirlerini yapmakta inatçıdır. Onun için, biraz aşırı yazdım. Yoksa, malı da, cânı da, mülkü de, hep o vermiştir. Onun verdiğine el uzatmaya kimin hakkı vardır? O hâlde zekâtı ve uşru seve seve vermek lâzımdır.
Her ibadeti seve seve yapmalıdır. Kul hakkına dokunmamaya, hakkı olanları ödemeye, titizlikle çalışmalıdır. Üzerimizde kimsenin hakkı kalmamasına çok dikkat etmeliyiz! Hakkı dünyada ödemek kolaydır. Nezâket ile, yumuşaklıkla haktan kurtulmak mümkün olur. Fakat, ahirette, iş böyle değildir. Orada, hak altından kurtulmak çok güçtür, çaresi bulunmaz.
Vehbi Tülek'in önceki yazıları...