Din ve Ahlak Bilgisi dersleri, Sünnî-Alevî çocuklarımıza mecburî olarak okutulmalıdır

A -
A +

BEYAZ ZAMBAKLAR MEMLEKETİNDE isimli kitabı, bundan 57 yıl önce okumuşum. Grigori Petrof'un bu çok önemli eserini, Ali Haydar Taner Türkçemize çevirmiş. Kitabın son sayfasına bir cümle yazmış altını imzalamışım: Eserlerin şahı demişim... Dün akşam kütüphanemi karıştırırken, BEYAZ ZAMBAKLAR MEMLEKETİNDE yeniden elime geldi. Oturdum ve altını çizdiğim bazı cümleleri okumaya başladım. Grigori Petrof diyor ki: "Memleket ahalisinin büyük bir kısmının böyle kalabalık ve cehalet içinde kalmasına tahammül etmek ayıptır. Medeniyetin nuruyla ışıklanan her bir kimsenin, buna lâkayıt kalması bir cinayettir. Vahşilerin fakir olduğunu, memleketin servetlerinden istifade yollarını bilmedikleri için, açlıktan öldüklerini söylüyorlar. Fakat bir memlekette yaşayan her ferdin, mânevî ve maddî kuvvetlerinden istifade etmesini bilmemek, bilememek ve istememek de, vahşiliğin en büyüğüdür!" Grigori Petrof'u yeniden okurken, kulağım da bir TV programındaydı. Üniversiteye giriş imtihanlarında, bundan böyle, Din Kültürü ve Ahlâk dersinden de sorular sorulacakmış. İki eğitimci arasında tartışma vardı. Birisi bu uygulamanın doğru olduğunu söylüyordu. Ötekisi; laik bir ülkede böyle bir davranışın çok yanlış olacağını, Alevî asıllı çocuklara, Sünnî inanç soruları sorulamayacağını iddia ediyordu. Laiklik ve Alevîlik adına ileri sürülen iddiaları dinlerken doğrusu çok utandım. Milletimizi yüzde yüz ilgilendiren konuları bilmemek, bilememek, öğrenmeyi istememek vahşiliğimizin dehşeti karşısında yeniden kahırlandım. Yani bir Sünni veya Alevî öğrenci, solucanın sindirim sistemini, terliksi hayvanın hareket tarzını bilecek, Avrupa'daki bir nehrin uzunluğunu, Asya'daki bir gölün derinliğini, Afrika'daki bir bölgenin yüzölçümünü öğrenecek, ama yan yana yaşadığı aynı sıralarda oturup kalktığı arkadaşının manevî yapısını, neye inandığını, neye inanmadığını bilemeyecek, anlayamayacak, anlatamayacak! Hangi akıl, hangi iz'an böyle bir saçmalığı, soysuzluğu, vahşeti... laiklik kaidesine oturtabilir? Dünyada, bilmemekle, öğrenmemekle övünen tek millet galiba biziz! Tecrübelerime dayanarak yazıyorum: Türkiye'de Sünnî camianın çok büyük bir kısmı, Alevîliği bilmiyor. Alevîlerin büyük bir bölümü de Sünnîlerden haberdar değil. Çünkü her iki topluluk da okumuyor, araştırmıyor, öğrenmiyor. Grigori Petrof'un ifadesiyle büyük bir vahşet içinde bulunuyor. Kırk dehşetli örnekten hangisini ele alsam acaba? Mesela Prof. Orhan Türkdoğan'ın ALEVÎ-BEKTAŞİ KİMLİĞİ isimli çok önemli bir eseri var. Türkdoğan Hocanın yaptığı araştırmaya göre, üniversite öğrencilerimizin %55'i, Alevîler arasında "Mum söndü adetinin" olduğuna inanıyormuş. Bu, dünyadaki yalanların, iftiraların en rezillerindendir. Keza Alevîlerimizin çok büyük bir bölümü de, Sünni topluluğu Yezid diye lânetliyor. Bu iddia da, mum söndü iftirası kadar aptalca, ahmakça bir suçlamadır. Ne olur, ne olur, ne olur, biz okullarımızda Sünnî çocuklarımıza Alevîlik nedir, nasıl ortaya çıkmıştır? Alevîler neye inanır, neye inanmazlar? gibi konuları olduğu gibi anlatsak, Hz. Ali Efendimizi ve onun mübarek Ehl-i beyti'ni bir bir tanıtsak, sonra Alevî çocuklarımıza da Kur'an-ı ve Sünneti, yani sevgili Peygamberimizin sözlerini ve hareketlerini, yani İslamiyeti özetlesek, bu çok vahşi cehaletimizi başımızdan defederek insan gibi yaşasak ne olur? 3. Dünya Savaşı mı çıkar, kıyamet mi kopar, ne olur?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.