MHP Devlet Bahçeli'yle büyümüyor, büyümeyecek!

A -
A +

Siyaset dünyamıza 14 Mayıs 1950 seçimleri yapılırken ilgi duydum. 1955-1960 yılları arasında, Ankara Hukuk Fakültesinde okurken, çok koyu bir Demokrat Parti'li idim. Dün olduğu gibi, bugün de inanıyorum ki, Adnan Menderes, bizim en başarılı Başbakanlarımızdan biridir. O çok çalışkan, o çok vatansever, o çok efendi Başbakanımıza 27 Mayıs darbesinden sonra, Yassıada cehenneminde yapılan zulüm, aradan 51yıl geçmesine rağmen, yüreğimde yine fırtınalar koparıyor. 1961-1980 yılları arasında, oyumu hep Demokrat Parti'nin devamı olan Adalet Partisi'yle Doğru Yol Partisi'ne verdim. 1980 yılından beri de hep MHP için oy kullanıyorum. Siyasi tercihim konusunda saklı-gizli bir tarafım yoktur. O kadar ki, 30 yıldan bu yana, yapılan her milletvekili seçiminden önce, kanaatimi bu sütunda açık açık yazıp durdum. Oyum MHP içindir dedim. Önümüzdeki seçimler için de kanaatimi yine dosdoğru yazmak istiyorum. MHP, önümüzdeki ay başında yeni büyük kongresini yapacak. Eğer MHP bu kongreden de yine: "Eski tas, eski hamam" hüviyetiyle çıkacaksa, yani genel başkanlık koltuğuna yeniden Devlet Bahçeli oturacaksa, oyumu, artık MHP için kullanmayacağım. Çünkü ben MHP'nin çok güçlü bir kadroyla iktidar olmasını veya Meclisimize girmesini istiyorum. Ama hüzünle görüyorum ki bu iş, Devlet Bahçeli'yle olmuyor, olmayacak. Parti, yerinde saymaya devam ediyor. Çünkü Bahçeli ve etrafı MHP'nin güçlenmesini istemiyor. Partinin güçlenmesinden, âdeta korkuyorlar. "Az olalım; ama işbaşında sadece biz bulunalım" düşüncesiyle davranıyorlar. Bu bakımdan Devlet Bahçeli, MHP'ye, en az kendisi kadar hizmet veren kimselerin, mesela Erciyes kurultayında bile bulunmasından rahatsızlık duyuyor. Veya genel başkan özelliklerine sahip bir kimsenin, partiye üye yazılmasına da izin vermiyor. Olur mu? Devlet Bahçeli, en basit tenkitlerden bile, büyük huzursuzluk duyuyor. Mesela ben, 12 yıl kadar önce, bizzat onun isteğiyle Partinin Merkez Yürütme Kurulu üyeliğine (MYK) seçildim. Ve iki yıl muntazaman İstanbul'dan Ankara'ya gidip geldim. Bir MYK toplantısında söz alarak bizzat Devlet Bahçeli'nin önünde dedim ki: "Üç nokta üzerinde tenkidlerim olacaktır. Dikkate alınmasını önemle rica ediyorum; 1-Bizim milletvekillerimiz, neden zaman zaman Nâzım Hikmet'ten mısralar okuyorlar? Bu bize yakışmıyor. Nâzım Hikmet, dünyanın en büyük komünistlerinden biridir. Nâzım'ın Türkiye'de sahipleri vardır. Nâzım'ı sahiplerine bırakmalıyız. 2-Kimdir bu Cemal Enginyurt denilen adam? Onun yaşı kadar Sadi Somuncuoğlu'nun bu dâvâya hizmetleri var. Yani Sâdi Somuncuoğlu, katılmak istediği bir seçim için, gidip bu Enginyurt'tan izin mi alacaktır? Herkes haddini bilmelidir. Enginyurt'un davranışları, ne Türklük gurur ve şuuruna, ne de İslâm ahlâk ve faziletine yakışıyor. Bu yanlışlardan sıyrılmalıyız. 3-Sizin de dikkatinizi çekmiştir. Bizim genel başkanımız, bütün konuşmalarını yazılı yapıyor. Olmaz arkadaşlar. Bu usulden vazgeçmelidir. Bizim genel başkanımız kağıtlara değil kendisine bakanların gözlerinin içine bakarak kameralara dönerek konuşmalıdır. Saygıyla arz ederim!" Sonra ne oldu biliyor musunuz? Devlet Bahçeli, beni derhal MYK üyeliğinden kovdu. Olur mu? Doğru mu? Beğendiniz mi?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.