Suriye ah Suriye: -1-

A -
A +

Hani bir yakın dostunuz, bir hiç yüzünden sizden uzaklaşır ya, ama onun vefasızlığına rağmen, siz yine de onun iyiliğini istersiniz ya, hani ondan bir güzel haber, bir sıcak selâm beklersiniz ya... işte ben de Suriye karşısında öyleyim. Suriye'yle bizim tam 402 yıl beraberliğimiz var. Yavuz Sultan Selim Han, 1516 yılında Suriye topraklarını, Devlet-i Âliyye hükümranlığına aldı. 1516 yılından 1918 yılına kadar, Suriye halkıyla iç içe yaşadık. Suriye topraklarından bir bardak benzin bile çıkarıp kullanmadık. Yani Suriye topraklarını katiyyen sömürmedik. Orayı, mübarek mekanlardan biri bildik. Suriye, topraklarında yüzlerce sahabe, tabiin, tebei tabiin yatan mübarek bir belde idi. Bilhassa, 2. Abdülhamid Han zamanında Suriye'ye tamamen bizim devletimizin gayreti ve bütçesiyle: Hanlar, hamamlar, kervansaraylar, câmiler, kapalı çarşılar, köprüler, okullar ve fakülteler... yaptırdık. Suriye'ye tıp fakültesini ve hukuk fakültesini ilk defa biz kurduk. Suriye'ye ilk demir yolunu ilk defa biz götürdük. Ama Rusya, İngiltere, Fransa, İsrail gibi devletlerin Suriye üzerinde büyük devlet politikaları vardı. Rusya, sıcak denizlere çıkabilmek için Suriye'yi elinde tutmak istiyordu. İngiltere ve Fransa Suriye'nin petrol yataklarını sömürmek istiyorlardı. İsrail, bayrağına bile işlediği Arz-ı Mev'ud davası için yani Tevrat'ın 15. Babıyla kendisine vaat edilen Fırat'la Nil arasında kuracağı büyük İsrail devleti için. Suriye topraklarının bir büyük kısmına sahib olmak istiyordu. İsrail 1967 yılında, "6 gün savaşları"yla Suriye'nin aynı zamanda su kaynaklarının bulunduğu GOLAN TEPELERİ'ni vurup aldı. Şimdi o tepeler, İsrail'in işgali altında. Biz Suriye'yi Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra kaybettik. Lütfen dikkat buyurun, Suriye 1920 yılında Fransız sömürgesi oldu ve tam 26 yıl Fransa işgalinde kaldı. 1967 yılında ise İsrail'in hücumuna uğradı. Bu hususu şunun için yazıyorum: PKK gafleti ve ihaneti yüzünden, Doğu ve Güneydoğu Anadolumuzdan bir toprak parçası kopsa o bölgede yaşayan Kürtler, önce Ermenilerin, sonra İsrail'in sonra enerji kaynakları karşısında aç kurtlar gibi duran Rusya'nın, İngiltere'nin, Fransa'nın pençesi altına düşeceklerdir. Ben İttihat-Terakki liderlerinden biri olan eski Bahriye Nazırımız ve 4. Ordu kumandanımız Cemal Paşa'nın 1959 yılında basılan HATIRALAR isimli çok önemli kitabını okudum. Cemal Paşa HATIRALAR'da Suriye cephesinde gördüklerini yazıyor. Suriye'de gafletin cehaletin, ihanetin yol açtığı büyük felaketleri, belgeleriyle ortaya koyuyor. Cemal Paşa diyor ki: "Şerif Hüseyin devletimizden 50-60.000 altın aldı. Sonra Şam'da, sancağımızın altında, elini Kur'an üzerine basarak, oğlu Faysal'la birlikte devletimize bağlı kalacağına dair yemin etti. Fakat Şerif Hüseyin o yeminine rağmen Fransız generalleriyle gizlice anlaşarak bizi arkamızdan vurdu!" 1918 yılında, Suriye'deki Şerif Hüseyin ve oğlu Faysal ne ise, kendi milletlerine ve devletimize nasıl ihanet etmişlerse 2012 yılında, bizim Abdullah Öcalan'ımız ve Karayılan'ımız da aynısıyla odur. Mehmet Akif'in 100 yıl önce söylediği, bugün de geçerli: "Ne Kürt elifbayı sökmüş, ne Türk okur, ne Arab Ne Çerkes'in, ne Laz'ın var bakın elinde kitab"

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.