Zamanın tozlu raflarında kalan arzuhalciler, yıllar içinde ekmeğini kalemden kazanırken halkın derdine ortak olmuş, kâğıt üzerinde dilekçe yazarken gönüllere umut ekmişlerdir. İşte arzuhalciler, bu toprakların sessiz hafızası, kelimelerle köprü kuran halk bilgesiydi.
Çocukluğumun en canlı hatıralarından biridir; babamla gittiğimiz o küçük dükkânlar… Babam çoğu zaman kaymakamlığa dilekçe yazdırmak için otururdu o tahta sandalyelere. “Fak-Fuk-Fon”dan yardım istemek, okula gideceğim zaman masrafları karşılayabilmek için… Ama arzuhalci Hoca abiyle kurulan gönül köprüsü, dilekçeden çok daha kıymetliydi. Sohbeti bambaşkaydı; kelimeler onun elinde hem umut olurdu hem dua.
Üniversiteye başladığımda Hoca abinin vefatını duydum. İçimde bir yer eksilmiş gibi hissettim. Onun yerine geçen evlatları hem dükkânı hem muhasebe işlerini yürütüyordu. Meslek artık zamana yenik düşmeye başlamıştı.
“Arzuhal” kelimesi, Arapça kökenli… Hâlini arz etmek, derdini anlatmak… Arzuhalci ise bu hâli, bu derdi, bu vaziyeti kâğıda döken kişi. Onlar; adliye, belediye, tapu, kaymakamlık gibi binaların önünde, bazen açık havada bazen bir kulübe içinde oturur, halkın dili olurlardı. Saygı görürlerdi. Hatta “dava vekili” yetkisi olanlar savunmalara bile girerdi.
Halk, onların yanına yalnızca dilekçe yazdırmak için değil, derdini paylaşmak için de giderdi. Bir nevi psikolog, sosyolog, halkbilimci gibiydiler. Anlayan, dinleyen, yol gösteren… Bir dilekçedeki eksik kelimeyi fark edip “Binaenaleyh eksik” diyen usta arzuhalciler vardı. Kitap rafının en üstündeki kara kaplı kanun kitabını indirip gerekli düzenlemeyi yapar, sonra vatandaşa güvenle “götür, netice alırsın” derlerdi. Bu konuya yarın da devam edeceğim...
Selman Devecioğlu
ŞİİR
Hemen al al oldu, ruhsar-ı nigârin
Handeriz gözlerin nagehan beni
Fark edince…
Nağme-kâr sesimi ince ince dinledin
Ve dedin, zeytin karası gözlerinle
Hoş geldin…
Ecla oldu nihayet
Gonca-yı lalin…
Karlar lapa lapa yağarken yere
Fısıldadım:
-Dinler misin beni bir an?
Mırıldandı ukde-i lisan ile:
-Tabii civanım, söyle heman…
Birden kekeledim:
Rüya gibi hayalim benim,
Emret kölen olayım
Gül buse hülyam dedim…
.....
Mini sözlük:
Ruhsar: Yanak, yüz. Nigâr: Resim gibi güzel sevgili. Handeriz: Gülüp duran, gülümseyen Ecla: Apaçık lal: Dudak. Ukde-i lisan: Konuşmadaki tutukluk, kekeleme. Giryan: Ağlayan.
Rumuz: Ercüment
***
LEKELERDEN KURTULUN: Ütü yaparken kumaşta sararan kısımları gidermek için, o kısım nemlendirilip, üstüne mısır nişastası serpilerek ütülenir. Kahve lekesini kumaştan çıkarmak için, gliserin ile ovulur ve yarım saat sonra yıkanır. Kadife kaplı koltukların kadifeleri sirkeli suyla silinirse parlar. Lavabodan gelen kötü kokuyu gidermek için lavaboya bir avuç kaya tuzu atılır. Kurumuş lekeler, 1 litre suya 2 yemek kaşığı amonyak karışımı ile hafifçe silinir. İçinde yağ beklemiş şişeleri temizlemek için, sirke ile kaya tuzu atılıp çalkalanır. Meyve suyu veya yağlı yemek kumaşın üstüne dökülür dökülmez tuz serpilip bir süre sonra yıkanır. Halıdaki yağ lekesi için, üstüne bol karbonat döküp, biraz ovulur ve iyice fırçalanır. Muşamba ve marleylerdeki iz ve lekeler tiner veya sirke ile temizlenir. Kaplardaki kireci temizlemek için, içinde yumurta kabukları veya bir miktar sirke kaynatılır.
Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...