Hem öküzü kestik hem küpü kırdık!..

A -
A +
Menkıbe gibi veya fıkra gibi anlatılır Anadolu’da… Eskiden hemen her ailede su saklamak için, turşu kurmak için, üzüm şıra vb. saklamak için çocuk boyunda ağzı geniş kocaman küpler olurdu. İşte bu küplerden birinden su içmek isteyen yaramaz öküzün bir tanesi nasıl ettiyse başını küpün içine sokmayı başarmış. Ama geri çıkartmak istediğinde de bu mümkün olmamış. Bu arada bunu gören aile ne yapacağına karar verememiş. Küpü kırarak öküzü kurtarsa küp o zamanlar değerli bir ürün. Öküzü kesmeye kalksa öküze de iş gücü olarak ihtiyacı var. En iyisi köyün ileri gelenine seslenmiş. Durumu anlatıp akıl istemiş. Akıl hocası da demiş ki:
“Be hey evlat, küpü kırarsan bir daha yerine yenisini koyamazsın. Öküzü ise zaten ileride keseceksin. Şimdiden kesersin etini etlik edersin.”
Peki, demiş köylü ve kıbleye doğrultup usulünce öküzü boğazlamış. Ne var ki boğazı kesilen öküzün başı küpün içine yuvarlanmış. Gövdesi zaten dışarıda…
Adam şaşkın. Gitmiş akıl hocasına. Durumu anlatmış. Akıl hocası pişkin mi pişkin… Hiç yüzü bile kızarmadan ikinci aklını vermiş:
-Canım öküzün başını çıkartmak için küpü kıracaksınız başka çare mi var?
Köylünün canı sıkkın… Dönmüş eve gelmiş bu defa da küpü kırarak öküzün başını çıkartmış. Onu uzaktan seyreden hanımı demiş ki:
-A bre efendi, sende hiç akıl yok mudur da gider başkasından akıl dilenirsin. Başkasından gelen akıl işte bu kadar olur… Gördün mü el aklına uydun, hem öküzü kestin hem küpü kırdın…
Gerçekten de dostlar insan bazen evdeki eşine çoluğuna çocuğuna hiç önem vermeden bir başkasının önerisine değer vererek öyle hatalar yapar ki onun yaptığı nice hatanın cezasını yine kendisi ve çoluk çocuğu çeker… O bakımdan iletişimde en temel kurallardan birisi fikir alışverişini önce aile içinde yapmak lazımdır…
             Semih Rüştü İlhan-Ankara
 
 
 
 
ŞİİR
 
         Tercihler-teveccühler
 
Vahşî duygularına töreyi âlet etme,
Tercih edilmek için, yöreyi âlet etme,
Nâsı sömürmek için, küreyi âlet etme!
Dokunurlar; bozulur “ayarlar” -belki- bir gün.
 
Kara, yeşil, tozpembe, kızıl ile karışır…
“Halka hizmet” yolunda birbiriyle yarışır(!)
Gönülleri kırsa da -tazmin eder- barışır…
Cismi, kendi rengine boyarlar -belki- bir gün.
 
Etnik yapı, coğrafya, bölge, lisân… Ayırma;
Liyakatsiz kimseyi “baban olsa” kayırma!
“Dereyi görmedikçe, paçaları sıyırma!”
Şalvarı, pabuçları soyarlar -belki- bir gün…
 
“Ayrılıkta azap var” bölmeden yarışalım,
Nefretten silkinerek, sarılıp-barışalım.
Müreffeh milletlerin içine karışalım;
Hakkı “yaşar-söylersek” duyarlar -belki-bir gün(!)
 
Ecnebi bayrağının gölgesinde yatan var!
Milletin birliğini karıştıran-katan var!
Yalana, iftiraya, hıyanete batan var!
Alçakları, hendeğe koyarlar -belki- bir gün…
 
“Gözleri var, görmezler; kulağı var, duymazlar.”
Farz, sünnet; kanun, nizam, törelere uymazlar.
Yedikçe semirirler; semirdikçe doymazlar…
Bir avuç toprak ile doyarlar -belki- bir gün.
                                     Ahmet Feyzioğlu
 
 
 
 
ESKİMEZ KELİMELER
 
 
MÜJGÂN:  Kelimenin kökeni Farsçadır. “Muje” kelimesi “kirpik” anlamındadır. Müjgân kelimesi de çoğulu olan "kirpikler " anlamındadır. Alaturka şarkılarda çokça geçen “O mahur beste çalar, müjgânla ben ağlaşırız” mısraındaki müjgân, bir şahsiyet değil aslında kirpiktir. Bu arada kirpik kelimesi çokça yanlış yazılan kelimelerdendir. Doğrusu 'kiprik' değil 'kirpik'tir. Bu konuda Fuzuli’nin meşhur bercestesini hatırlayalım:
"Ey kemân ebrû şehîd-i hançer-i müjgânunam,
Bulmışam feyz-i nazar senden, senün kurbânunam."
Türkçesi: (Ey keman kaşlım! Hançere benzeyen kirpiklerinin şehidiyim. Manevi feyzi senin bakışından aldığım için senin kurbanınım.)
 
ATASÖZÜ
 
Üzüm üzüme baka baka kararır...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.