"Hocam bana dua edin şifa bulayım" dedi, ağlamaklı kız sesi telefonla bağlandığı radyo canlı yayın program konuğu olan gönlü yüce üstada...
"Biz kimiz ki kızım?" dedi üstat, asıl sen bize dua et bizim duaya ihtiyacımız var. İlmi ve ihlası arttıkça nefsî duyguları ve ihtirası azalan adı gibi hayatını inançlarıyla doldurmuş hocamız.
Sohbetin geri kalan kısmına tevekkülden, sabırdan, takdir-i ilahiden devam etti.
"Sabırdan bahsetmek için sabır ehli olmak gerekir. Elbet kolay bir şey değil herhangi bir müspet, güzel tavsiyede bulunanın eğer kendisi bu hâl ile hâl sahibi olmamış, kendisi o sıfat ile muttasıf değilse sözü tesir etmez" dedi. Dinleyici sözlerin bu kısmında fakirliğe sabredin, hastalığa sabredin gibi nasihatlerde bulunurken kendisinin bir soğuk algınlığında bile hemen özel hastanelere özel doktorlara gidiveren zamaneler geldi hatırına…
"Şöyle bakıyoruz kendimize, dedi hoca 'sabırlı mıyız' diye? Sabırlı değiliz ama güzel sözleri de birinin nakletmesi lazım. Biz de elimizden geldiğince emredildiği gibi sabırlı olmalıyız. İmanın yarısı sabır yarısı şükürdür" dedi. Hasta olanları incitmeyecek dertleriyle kavrulmuşları üzmeyecek en güzel anlatımıyla.
Kanser 3. Evreydi. Zehra 24 yaşında bir genç kız. 17 yaşında yakalanmıştı hastalığa üniversite sınavına hazırlanırken ilk evresinde. Çok başarılı olduğu için kazanmıştı İlahiyat Fakültesini. Doktor olmak istiyordu aklı erdi ereli ama ilahiyat bölümünü de severek okuyordu. Ta ki üçüncü sınıfa gelene kadar… Hastalığı nüksetmişti hiç beklemediği zamanda Zehra’nın. Yeniden kemoterapi dönemi başlamıştı yeniden bulantılar yeniden kramp dolu geceler.
Ama inanıyordu Zehra başaracaktı. Kazanacaktı bu savaşı. Olmadı yenik düştü hastalığa en güzel yaşında. Sabrın en güzel şeklini sevdiklerine sunarak ağzında dua ve şükür ile...
Rabbim peygamberimize komşu eylesin. Bizleri de sabırlı kullarından...
Yasemin Bağcılar
ŞİİR
Başa gelecek
Rabbimin kanunu bu,
Başa gelecek ölüm.
Yok bundan kaçış yolu,
Başa gelecek ölüm.
Genç, ihtiyar demiyor.
Vakti gelen gidiyor.
Kabir bizi bekliyor.
Başa gelecek ölüm.
Libasın beyaz kefen,
Toprak olacak beden,
Azrail gelince hemen,
Başa gelecek ölüm.
Azrail’e geçmez nazın,
Kılınacak son namazın,
İman olacak niyazın,
Başa gelecek ölüm.
Günahkâr Aybey yandın,
Fâni dünyaya kandın,
Gelmeyecek mi sandın?
Başa gelecek ölüm…
İsmail Aybey-Manisa
UNUTULMAZ MEKÂNLAR
KAYME SARAYI-HAKKÂRİ: Şemdinli Bağlar köyü, Nehri’deki eski yerleşim alanlarının kuzey tarafında bulunan Kayme Sarayı kitabelerinden öğrenildiğine göre 1909-1911 yıllarında yaptırılmıştır. Kitabelerde isim geçmemekle beraber Seyit Ubeydullah’ın oğlu Seyit Muhammed Sıddık tarafından yaptırıldığı düşünülmektedir. Kayme Sarayı iki katlı bir yapı olup, 18,8 x 24 m ölçülerinde kuzey güney doğrultusunda dikdörtgen planlıdır. Günümüze sarayın yalnızca kuzey ve batı duvarları iyi bir durumda iken doğu ve güney duvarları ise kısmen ayakta kalabilmiştir. Sarayın üst örtüsü tamamen yıkılmıştır. [https://hakkari.ktb.gov.tr/]