Diziler hiç bunları anlatamadı! Fatih Sultan Mehmed'in kitaplar ve alimlerle mesaisi

Düzenleyen: / Kaynak: Türkiye Gazetesi
- Güncelleme:
Diziler hiç bunları anlatamadı! Fatih Sultan Mehmed'in kitaplar ve alimlerle mesaisi

Kültür - Sanat Haberleri  / Türkiye Gazetesi

Bu akşam TRT1 ekranlarında Mehmed: Fetihler Sultan’ı dizisi vizyona giriyor. Bu zamana kadar yapılan dizilerde Fatih Sultan Mehmed’in savaşçı yönüne dikkat çekilirken alimler ve kitaplarla olan mesaisi hep göz ardı edildi. Gösterilen şeylerin çoğu da tarihi gerçeklikten uzak kurgulardı.

Fatih Sultan Mehmed’in hayatı ve İstanbul’un fethi her zaman büyük bir ilgi kaynağı olmuştur. Bu durum kültür ve sanat hayatımıza da yansımaktadır.

Medyada da onu konu alan pek çok film ve dizi denemesi oldu. Ancak tarihi gerçeklere ve şanına yakışır kalitede takdir toplayan bir çalışma göremedik.

Fatih Sultan Mehmed’in askeri ve siyasi başarılarından ziyade esas ilgi çeken yönü onun entelektüel bir dahi olmasıdır.

Belki de bu yönünün yansıtılamaması, asırlara kök salmış Sultan Fatih imajının doldurulamamasına böylece milyonlarca lira harcanan prodüksiyonların da başarısız olmasına sebep oluyor.

SAKALSIZ PADİŞAH?

Yakın dönemde gerek M. Akif Alakurt gerekse Kenan İmirzalıoğlu ile yapılan diziler -pek çok desteğe, iyi oyunculuk performanslarına rağmen- başarısız oldu.

Bu akşam vizyona girecek olan Serkan Çayoğlu’nun canlandırdığı Mehmed: Fetihler Sultanı dizisinin akıbetinin ne olacağı şimdilik meçhul.

Sakalsız, sinek kaydı traş edilmiş bir Sultan Mehmed imajı fragmana gelen ilk menfi eleştirilerden biri oldu.

Afişlerdeki sakallı Sultan Mehmed’in kaç bölüm sonra geleceği ise merak konusu.

Diziler hiç bunları anlatamadı! Fatih Sultan Mehmed'in kitaplar ve alimlerle mesaisi - 1. Resim

Gelin biz dizilerde anlatılamayan, alimler ve kitaplar arasındaki Fatih Sultan Mehmed’e göz atalım.

MANİSA’DAN EDİRNEYE KÜTÜPHANE

Din, hukuk, siyaset, tarih, sanat, hikmet(felsefe) gibi sosyal branşlarının yanında matematik, geometri, metalürji gibi fen ilimlerine de hakimdi.

İstanbul’un fethi sonrası bir taraftan sosyal ilimlerde elde ettiği müktesebatla büyük bir devletin yapısını kurmuş, diğer taraftan dünya harp tarihinin seyrini değiştirecek buluşlara imza atmıştı.

Bütün bu başarılarının iki temel sebebi vardı. Biri çok iyi bir eğitimden geçmesi diğeri kitapları çok sevmesi.

İstanbul’un fethine gelmeden önce şehzadeliği döneminde geçtiği tedrisattan sonra Manisa’da kütüphane kurmuştu. Sonra bu kütüphaneyi Edirne’ye taşıdı. Bu eserlerden elde ettiği altyapıyla fethin hazırlıklarını yapmıştı.

KİTAPLARA YÖNLENDİREN MOLLA

Fatih Sultan Mehmed’in gerek bizzat ders aldığı alimlere gerekse sohbet ettiği ilim adamlarına göz atmadan onun entelektüel yönünü anlamak pek mümkün değildir.

Sultanın çocukluğuna dair rivayetlerde onun inatçı ve hocalarını pek dinlemeyen bir yapısı olduğu ittifakla söylenir.

Şehzade Mehmed’i kitaplara yönlendiren bir isim vardır: Şemseddin Ahmed Molla Gürani Efendi! 

Sultan II. Murad büyük oğlu Alaeddin’in elim bir kaza [ya da suikast] sebebiyle vefatından sonra Şehzade Mehmed veliaht oldu.

Sultan Murad iyi bir tahsilden geçmediği için oğlu hakkında endişelidir. Bundan dolayı da iyi bir hoca arayışı içindedir. Zira şehzadeye hoca dayanmamaktadır.

Bir gün devrin ilim adamlarından Molla Yegan hac dönüşü huzura çıkar. Sultan II. Murad, “Gezip gördüğünüz yerden bize ne armağan getirdiniz” diye sorunca Molla Yegan “Tefsir ve hadiste yetişmiş bir âlim getirdim” cevabını verir. Bu kişi Molla Gürani’dir.

Sultan Murad bu tanışmadan çok memnun olur. Molla Gürani müderris olarak tayin edilir. Onun çok iyi bir mürebbiye olduğunu duyulunca oğlu Mehmed’i yetiştirmesini ister. Her türlü salahiyeti de verir.

Tarihçi Hoca Sadeddin Efendi’nin rivayetine göre Molla Gürani şehzadeye hiç görmediği bir metot uygulayacaktır.

Şehzade Mehmed’in derse pek kulak asmadığını görünce bir öğretmen olarak onu gerekirse dövebileceğini söyler. Ancak Mehmed bu sözlerden pek korkmayıp aynı tavrını sürdürür.

O da önce cübbe eteğinin altından bir sopa çıkarır. Sonra Arapça “darabtuhu te’diben/ edeplendirmek için ona vurdum” cümlesini ona çekimletir.

Bu vaka “gerekirse senin döverim” dedi’den “sopayla kovaladı”ya, “Sultan Murad’ı da dövdü”ye kadar abartılarak anlatılır.

Netice olarak bu vakadan sonra şehzade okumamak ve hocalarına kulak asmamak şeklindeki tavrını değiştirir.

ÜMİT KIRMAK OLMAZ

Şehzade Molla Gürani’nin bu farklı ve disiplinli eğitim metotlarıyla kısa zamanda büyük ilerlemeler kaydetmiştir.

Onu hem ilmi ve manevi bakımdan çok iyi yetiştirdi. Sultan İstanbul’un fethinden sonra onu vezir yapmak istemişse de Molla Gürani “bunca beyler vezirlik için çalışırlar, onların ümitlerini kırmak olmaz” diyerek reddetmiştir.

Rivayete göre ona padişahlığından sonra da sadece “Mehmed” diye seslenirdi.

Sultan II. Mehmed’ Manisa’dan Edirne’ye taşıdığı kütüphaneyi ve fethin hazırlıklarına kadar elde ettiği müktesebatı işte bu hocasına borçludur.

Diğer hocaları arasında Molla Hüsrev, Molla Zeyrek, Molla İlyas, Hoca Yusuf Sinan Paşa, Ahmed Paşa, Hocazade Muslihiddin ve Hoca Akşemdeddin ilk akla gelen isimlerdir. İtalyan hocaları da vardır. İtalyanca hocası Ciriaco Anconitano ve tarihçi Giovanni Maria Angioello bunlardandır.

HER DİLDEN KİTAP OKUYAN

Sultan Fatih’in çok fazla ve farklı branşlardan kitapla meşguliyetinin temelinde dil bilgisinin payı büyüktür. Birden fazla dil bilmesi sayesinde okumaları geniş bir yelpazeye yayılmıştır.

Öncelikle anadili olan Türkçe’nin bütün edebiyatına vakıftır. “Avnî” takma ismiyle pek çok şiir yazdığını biliyoruz. Bunun yanında Uygur ve Çağatay gibi Türkçe’nin farklı lehçelerini de bilmektedir.

Arapça ve Farsça’yı anadili gibi öğrenmiştir. Rumca(Grekçe), Sırpça, Latinca, İtalyanca ve İbranice bildiği diller arasında rivayet edilmektedir.

Fethi müteakip ilk yaptırdığı binalardan biri Beyazıt’ta Eski Saray’daki bir kütüphanedir. İstanbul'da ilk kurulan bu kütüphane daha sonra Yeni Saray'a taşındı.

İslam ilim tarihinin en önemli kaynaklarını Saray Kütüphanesi'ne kazandırmak için de saltanatı boyunca hep gayret etti.

Bu kütüphanenin Sultan Mehmed devrindeki mevcut kitap sayısı hakkında net bir bilgi yok. Ancak II. Bâyezid devrinde 1502 tarihinde hazırlanmış katalogda 5.700 cilt içinde 7.200 eserin künyeleri yer alıyor.

Bu göz önüne alınacak olunursa Sultan Mehmed dönemi de saray kütüphanesinin o devre göre oldukça zengindir. Prof. Dr. İsmail Erünsal bu konuda titiz çalışmalar yayınladı.

KİTAP MÜNAZARALARI

Sultan Mehmed Han, gördüğü bütün ilim adamlarıyla da hep iyi münasebetler içinde olmuş, öğrenci tavrıyla onlara yaklaşmıştır.

Onda daima bir öğrenme iştiyakı olduğu bütün kaynaklarda zikredilir.

İmparatorluğun temellerini de topladığı ilim adamlarıyla kurduğu “Sahn-ı Seman” adlı yüksek dereceli üniversiteyle atacaktır zaten.

Sarayda ilim adamlarının yaptığı münazara ve sohbetleri ilgiyle takip edip teşvik ediyordu.

Bir keresinden Hocazade Muslihiddin ve Alaaddin Ali Tusi’nin münazaraları tam 7 gün sürmüştür.

Konu İmam Gazali’nin Tehafüt’ül-Felâsife (Filozofların Tutarsızlığı) kitabıyla alakalıdır. İbnü Rüşd bu kitap aleyhinde bir cevap yazmış ve İmam Gazali’yi haksız bulmuştu. Onu aklı, düşünceyi donuklaştırmakla itham ediyordu.

Çeşitli cihetlerden bu iki kitabı müzakere eden alimler bütün değerlendirmelerini aktarınca, Sultan Mehmed iki hocasından da bu konuda kitap yazmalarını istedi.

Hocazade 4, Ali Tusi 6 ayda kitaplarını tamamlayıp getirdi. Neticede İmam Gazali’nin haklı olduğu aklen ve naklen ispat edildi. Bunun üzerine sultan bu kitaplardan dolayı her ikisine 10.000’er akçe vererek ödüllendirdi.

NİYE SÜLEYMANNÂME YOK?

Sultan Fatih’in tarihe çok meraklı kaynakların ittifakla anlattığı bir konu. Bulduğu bütün tarih kitaplarını okuyordu. Büyük İskender’in hayatına dair okumalar yaptığı da meşhurdur.

Hatta bu durum onun hep Büyük İskender’e özendiği yorumlarına sebep olmuştur. Ancak böyle bir özenme söz konusu değildir.

Nitekim dönemin şairlerinden Firdevsi-i Rumi’ye “Süleymanname” adlı Süleyman aleyhisselamı anlatan meşhur eserini yazdırır. Bunun sebebi de sultanla Mahmud Paşa arasında geçen bir diyalogdur.

Sultan, Mahmud Paşa’ya “Niçin bu kadar cild İskendername vardır da Süleymanname yoktur. Cihan tarihine Süleyman peygamber gibi bir büyük bir padişah gelmedi” der.

Uzun uzadıya bu iki şahsiyeti karşılaştırarak sohbet ederler. Neticede kitabın mukaddimesinde yazılış sebebi olarak bu vaka aktarılır.

Bu şekilde münazara ve kitap sohbetleri ile yazdırdığı başka kitaplar da vardır.

ORYANTALİST İMAJ

Fatih Sultan Mehmed’in okuduğu kitaplar meselesi üzerinden oryantalistler efsanevi bir figür çizdi. Zira “böyle bir padişah nasıl Müslüman olabilir?” di.

Zaman içinde Emil Jacobs gibi oryantalistlerin çalışmalarına bina edilen yorumlar tarih metodolojisinden uzak tasavvurlardan ibarettir.

Saray kütüphanesi Fatih'in ilgi duyduğu eserlerle ilgili başvurabileceğimiz en önemli kaynak. Burada İslam tarihindeki fıkıh, hadis, kelam, tefsir gibi dini ilimlerin hepsine dair temel kitapları vardır.

Bizans ganimeti olarak zengin bir kütüphaneyi devraldığı söyleniyor. Fakat iddianın mahiyeti meçhuldür. Bunları sonraki padişahların imha ettirdiği iddiası ise Osmanlı padişahlarının ilim ve hikmete olan bakışlarıyla taban tabana zıttır.

Sultan Fatih’in eski Yunan ve Roma kültür mirasıyla da yakından ilgilendiği biliniyor. Bu dillerde yazılmış bazı eserleri hem kütüphanesine kazandırmak hem de tercüme ettirmek için teşebbüslerde bulunmuştu. Ayrıca kendi gayretleriyle Latince eserleri de toplamıştı.

Halbuki bütün bunlar “İlim Çin’de de olsa alınız”, “"Hikmet, müminin yitik malıdır; onu nerede bulursa alsın" hadis-i şeriflerinin bir yansımasıdır.

Düzenleyen:  - Kültür - Sanat
Kaynak: Türkiye Gazetesi
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...