Metaliklere cila: Transformers'a yedinci halka | Sinemada bu hafta

- Güncelleme:
Metaliklere cila: Transformers'a yedinci halka | Sinemada bu hafta

Kültür - Sanat Haberleri

“Transformers: Canavarların Yükselişi”nde kan kaybeden seriye hikâye ve karakter unsurlarıyla yenilik katmaya çalışılmış. Peki, “canavarlar” ne kadar başarılı olmuş?

MURAT ÖZTEKİN'İN HABERİ - Oyuncaklardan video oyunlarına, oradan TV dizisine ve sonunda 2007’de yönetmen Michael Bay tarafından sinemaya taşınan “Transformers”, uzaydan gelen metalik robotların araba şeklinde dünyada saklanmalarını ve zaman zaman ortaya çıkıp -başta kendi aralarında olmak üzere- kavgalara girişmelerini merkezine alan uzun bir seri oldu. Farklı yollardan geçen seri, şimdi ise yedinci filme ulaştı: “Transformers: Canavarların Yükselişi”…

Bu defa Steven Caple Jr.’ın yönetmen koltuğunda oturduğu eserde; antik bir anahtarın peşine düşülüyor ve yeni kahramanlar ortaya çıkıyor. Filmin oyuncu kadrosunda ise Anthony Ramos, Dominique Fishback, Luna Lauren Velez ve Dean Scott Vazquez yer alıyor. 

Metaliklere cila: Transformers'a yedinci halka | Sinemada bu hafta

ABSÜRT ÇIKIŞ NOKTASI 

Paganist çıkış noktası olan bir hikâyenin işlendiği eserde, Unicron adlı gezegen yiyen absürt bir kötü varlığın peşinde olduğu “evrenin anahtarının” asırlar evvel Maximal denilen hayvan görünümlü makinelerle dünyaya geldiği anlatılıyor. Kısa bir girizgâhtan sonra hikâye önceki filmin yedi sene sonrasına yani 1994’ün New York’una uzanıyor. 

Arkeoloji müzesinde stajyerlik yapan Elena Wallace, istemeden antik heykelin içinde gizli olan anahtar parçasını aktif hâle getiriyor. Eski ordu mensubu Noah Diaz da acemice giriştiği bir araba hırsızlığı esnasında Transformer’larla tanışıyor. Sonrasında işareti alan Unicron ile kötü Terrorcon Scourge ve sürüngen robotik Sweepleri saldırıya geçiyorlar. Bu esnada hayvani Maximaller de ortaya çıkıyor… Böylece insanların Transformerlarla bir araya geldiği bir kavga yaşanıyor. 

YENİ KARAKTERLER ÇIKTI

Beyazperdede 16 senedir arzıendam eden “Transformers” serisinin inişli çıkışlı bir popülerlik grafiği oldu. “Transformers: Canavarların Yükselişi” ise kan kaybeden seriye hikâye ve karakter unsurlarıyla yenilik katmaya çalışılan bir eser... Bu sebeple eski TV dizisinden Maximal’ler çıkarılmış, Mirage gibi karakterlerle mizah seviyesi yükseltilmiş. Ancak yine de sathi hikâyede, “arabaların içinden çıkan robotlar”, heyecan uyandıramamış. 

AMA EĞLENDİRİYOR!

Buna rağmen ‘‘Indiana Jones’vari’’ yanlarıyla mutat seyircisini eğlendirmeyi başarabilen bir film var karşımızda... Süratli kovalamaca ve kapışma sahneleri, klişe olsa da bunu besliyor.  

Yapay zekâlı makineler ile insan iş birliğinin farklı bir noktaya evrildiği bugünlerde, filmdeki “Gelin birlik olalım!” vurgusu da dikkat çekiyor.

90’ların ortasının havasının sınırlı şekilde yansıtıldığı eserdeki görsel efektler ise başarılı.
Hasılı “Transformers: Canavarların Yükselişi” derin fikirler beklemeden seyredilecek, serisinin hayranlarını çekecek ortalama sınırlarında dolaşan bir aksiyon filmi…

FRANSIZ TOPLUMU HÂKİM KARŞISINDA

Senagal kökenli Fransız yönetmen Alice Diop, Fransa’da 2013’te 15 aylık bebeğini sulara bırakan Fabienne Kabou adlı kadının hikâyesini sinemaya taşıdı... Fransa’nın Oscar adayı da olan “Saint-Omer” adlı eserde, gerçek hikâyeden yola çıkılarak adalet meselelerine feminist bir cepheden bakılıyor. Film, Kayije Kagame, Guslagie Malanda, Valérie Dréville, Aurélia Petit, Xavier Maly ve Robert Canterella gibi oyuncuları bir araya getiriyor. 

Metaliklere cila: Transformers'a yedinci halka | Sinemada bu hafta

Bebeğini deniz kenarına bırakıp ölümüne sebep olan Senegalli göçmen kadın “Laurence Coly” adıyla karşımıza çıkıyor. Büyük kısmı mahkeme salonunda geçen filmi, davayı takibe gelen edebiyatçı Rama’nın gözünden seyrediyoruz. Hâkim karşısında kendisine büyü yapıldığı için bebeğini öldürdüğünü söyleyen Laurence; konuşmaya devam ettikçe ailevi problemler, istismar ilişkileri ve kültür çatışmalarıyla yoğrulmuş karmaşık bir hikâye ortaya saçılıyor. Bunun da edebiyatçı Rama’nın dünyasında karşılıkları oluyor…. 

AŞIRI DURAĞAN BİR ESER

Kendisi de Senegal kökenli olan yönetmen Diop, dramatik hadiseler içerisinde yalnız kalmış göçmen bir kadın portresi çizerek seyirciden cinayetin arka planını anlamasını bekliyor. Ayrıca Fransa toplumundaki ayrımcılığı ince metaforlarla tasvir ediyor. Ancak kültürel ve sosyolojik arka planı ortaya koyarken meseleye suçu örtecek kadar aşırı kadın merkezli bakıyor. Yönetmen, bu problemli bakış açısının yanında sıra dışı bir senaryo tercihi ile seyircinin beklentilerini önemsemeyen aşırı durağan bir eser meydana getiriyor. Böylece “Saint-Omer” düşünmeye sevk eden ama herkesin zevk alamayacağı bir eser oluyor. 

HAFTANIN DİĞER FİLMLERİ

> Korkuyorum
> İblis Karanlığın Sahibi 2
> Maske: Nezaketle Tebessüm
> 80 Günde Devriâlem

EN ÇOK SEYREDİLENLER

> Hızlı ve Öfkeli 10: 104 bin 790
> Örümcek-Adam: Örümcek Evrenine Geçiş: 103 bin 621
> Küçük Deniz Kızı: 12 bin 847
> Hypnotic: Zihin Avı: 12 bin 155

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...