Nazım Hikmet Ran ve sunulamayan mektubu

Düzenleyen: / Kaynak: Türkiye Gazetesi, Anadolu Ajansı
- Güncelleme:
Nazım Hikmet Ran ve sunulamayan mektubu

Kültür - Sanat Haberleri  / Türkiye Gazetesi, Anadolu Ajansı

Nazım Hikmet Ran'ın ölümünün üzerinden tam 60 yıl geçti. Hayatı siyasi çalkantılar, hapis, sürgün ve gurbette geçen ünlü şairin bugün doğum yıl dönümü. Hayatı hakkında pek bilinmeyen şeylerden biri de Mustafa Kemal'e yazdığı af mektubudur.

Son yüzyılın "toplumcu gerçekçi" olarak adlandırılan sol edebiyat hareketi denildiğinde ilk akla gelen şair şüphesiz Nazım Hikmet Ran'dır. 15 Ocak 1902'de Selanik'te doğan şairin asıl adı Mehmet Nazım olsa da edebiyat tarihimize "Nazım Hikmet" adıyla ismini yazdırmıştır. Ran soyadını ise sonradan alır.

ANNENİN ROLÜ

Dedesi Nazım Paşa'nın tesiriyle şiirler yazmaya başlayan şairin, annesi Celile Hanım da ressamdı. Nazım Hikmet'in hayatı üzerinde annesinin çalkantılı hayatının da rolü oldu. 1917’de Hikmet Bey’den ayrılan Celile Hanım, ayrılık döneminde tanıştığı ünlü şair Yahya Kemal ile birlikte yaşadı. Nazım Hikmet ile Yahya Kemal'in tanışıklığı bu münasebetten ileri gelir. 

Nazım Hikmet Ran ve sunulamayan mektubu

Celile Hanım'ın Yahya Kemal'le ilişkisi umulduğu gibi evlilikle neticelenmedi. Ondan ayrılmanın hüznüyle bir müddet Paris’e gitti. Döndükten sonra sergilere katıldı, kendi sergilerini açtı ve devrin en aktif kadın ressamlarından oldu. İbrahim Bey adında bir kaymakamla evlendiyse de kısa sürdü. 

MOSKOVA YOLLARI

Hayatının ilk dönemlerini ve şiire başlayışını Nazım Hikmet şöyle anlatır: "Dedem valiydi, şiirle ilgilenirdi. Annem ressamdı, birkaç yabancı dil bilirdi. Babam önce elçilik, daha sonra üst düzey memurluk yaptı. İlk şiirimi 13 yaşındayken yazdım. Bir yangını anlatıyordu. Ailem benim harika bir çocuk olduğuma karar vermiş ve şiir yazmamı telkin etmeye başlamıştı. 15 yaşında bahriye okuluna verdiler. Deniz subayı yapmak istiyorlardı beni. Okuduğum sınıf ikiye ayrılmıştı. Bir kısmı sporla, diğeri şiirle uğraşıyordu. Ben şairler tarafına düştüm. Okulda bize tarih ve edebiyat derslerini ünlü Türk şairi Yahya Kemal veriyordu. Kedimi anlatan bir şiir yazmıştım. Yahya Kemal, şiirimi okuduktan sonra kedimi getirmemi söyledi. Tüyleri dökülmüş, çelimsiz bir kediydi. Yahya Kemal o zaman bana 'Bu kadar allayıp pullayabildiğine göre, senden kesin şair olur.' demişti. 16 yaşındayken Yeni Mecmua'da 'Servilikler' adlı şiirim yayınlandı. Bu şiir herkes tarafından beğenilmişti. 17 yaşında artık yazdıklarım ciddi ciddi basılıyordu."

Nazım Hikmet Ran, ilkokulu Göztepe Taş Mektep'te okur, ardından Mekteb-i Sultani'nin hazırlık sınıfına yazılır. Ailesinin ekonomik sıkıntıya düşmesi yüzünden bir yıl sonra okuldan alınarak Nişantaşı Sultanisi'ne kaydedilir.

İlk dönemlerde adı hececi şairlerle zikredilen Nazım Hikmet 1920'de Alemdar gazetesinin açtığı yarışmada birincilik ödülünü kazanmıştır. Nazım, İstanbul'un işgal altında olduğu günlerde, vatan sevgisini yansıtan coşkulu direniş şiirleri yazar. Meşhur "Hak yerine getirdi en büyük niyazını / Kıldı Ayasofya'da ikindi namazını! / İşte o günden beri Türkün malı İstanbul / Başkasının olursa, yıkılmalı İstanbul!" dizelerinin geçtiği şiiri bu yıllara aittir.

Milli Mücadele'ye katılmak isteyen şair, 1921'de Faruk Nafiz, Yusuf Ziya ve Vala Nurettin ile Sirkeci'den kalkan Yeni Dünya vapuruna gizlice binerek İnebolu'ya geçer. Bolu'da bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra rotasını Batum üzerinden Moskova'ya çevirir. Burada Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesinde (KUTV) okur.

Nazım Hikmet Ran ve sunulamayan mektubu

Moskova yolculuğu sırasında yazmaya başladığı "Açların Gözbebekleri" şiirinde serbest ölçüyü deneyen Ran, yazdığı bazı şiirleri 1923'te "Yeni Hayat" ve "Aydınlık" gibi dergilere göndererek yayınlatır. Serbest ölçüde şiirinin ilk numunelerini verirken, şu değerlendirmeyi yapar:

"Kafiyeli, vezinli şiir yazılmaz diyenler de kafiyesiz, vezinsiz şiir yazılmaz diyenler de dar kafalıdır. Şiir öyle de yazılır, böyle de. Ben şimdi bütün şekillerden yararlanıyorum. Halk edebiyatı vezninde de yazıyorum, kafiyeli de yazıyorum. Tersini de yapıyorum. En sade konuşma diliyle kafiyesiz, vezinsiz şiir de yazıyorum. Sevdadan da barıştan da inkılaptan da hayattan da ölümden de sevinçten de kederden de umuttan da umutsuzluktan da söz ediyorum. İnsana has her şeyin şiirime de has olmasını istiyorum. İstiyorum ki okuyucum bende bütün duygularının ifadesini bulabilsin."

Moskova'dan 1924'te Türkiye'ye dönen Nazım Hikmet, Aydınlık dergisinde çalışmaya başlar. Dergide yayınlanan şiir ve yazılarından dolayı 15 yıl hapsi istenince tekrar Moskova'ya gidecektir.

SUNULAMAYAN AF MEKTUBU

Cumhuriyet'in 5. yıl dönümü münasebetiyle çıkarılan aftan yararlanmak üzere Temmuz 1928'de Türkiye'ye girerken yakalanan Nazım Hikmet, bir süre tutuklu kalır. Yazar kadrosuna katıldığı "Resimli Ay" dergisinde bir yandan şiirlerini yayınlar, bir yandan da edebiyatın yerleşmiş değerlerine karşı sert çıkışlar yapar.

Kendisini "sosyalist/komünist şair" olarak tanımlayan Ran, sanatın amacı konusundaki tartışmada "sanat sanat için değildir" diyerek toplumcu bir anlayışı benimsediğini ifade edecektir. Bu dönemde İstanbul'da 1929'da basılan "835 Satır" şiir kitabı, edebiyat çevrelerinde geniş bir yankı uyandırır.

Şair tam manasıyla klasik de denilemeyecek ama şekil bakımdan daha az tecrübe edilmiş bir şiir dili geliştirir. Şiirlerinin muhtevasıyla ilgili açılan pek çok davada beraat eden Ran, en sonunda devrin sert kayalarına toslar. 1933'e kadar "gizli örgüt kurmak" suçundan daha sonra ise "orduyu ve donanmayı isyana teşvik" suçundan tutuklanır ve 28 yıl 4 ay hapis cezasına mahkum edilir.

Bu mahkumiyetin ardından Gazi'ye bir af mektubu kaleme alacaktır. Mektupta şöyle diyordu:

"Türk Ordusunu ‘isyana teşvik’ ettiğim iddiasıyla 15 yıl ağır hapis cezası giydim. Şimdi de Türk Donanmasını ‘isyana’ teşvik etmekle töhmetlendiriliyorum. Türk inkılabına ve senin adına and içerim ki suçsuzum. Askeri isyana teşvik etmedim… Deli, serseri, mürteci, satılmış, inkılap ve yurt haini değilim ki bunu bir an olsun düşünebileyim. Askeri isyana teşvik etmedim. Senin eserine ve sana, aziz olan Türk dilinin inanmış bir şairiyim. Sırtıma yüklenen ve yükletilebilecek hapis yıllarını taşıyabilecek kadar sabırlı olabilirim. Büyük işlerinin arasında seni bir Türk şairinin felaketi ile alakalandırmak istemezdim. Bağışla beni. Seni bir an kendimle meşgul ettimse, alnıma vurulmak istenen bu ‘inkılap askerini isyana teşvik’ damgasının ancak senin ellerinle silinebileceğine inandığımdandır. Başvurabileceğim en inkılapçı baş sensin. Kemalizm’den ve senden adalet istiyorum. Türk inkılabına ve senin başına and içerim ki suçsuzum." [Prof. Dr. Zehra Aslan ve Prof. Dr. Mehmet Temel’in; Hayatı, Sanatı, Mücadelesi ve Atatürk’e Sunulamayan Mektubu ile Doğumunun 119. Yılında Nazım Hikmet’i Yeniden Hatırlamak makalesi.]

Nazım Hikmet Ran ve sunulamayan mektubu

Ancak bu mektup ilgili yere ulaşmadı. Bundan dolayı annesi Celile Hanım da bağlantılarını kullanarak bir mektup kaleme aldı. Celile Hanım'ın kısa mektubu şöyleydi: "Gazimiz… Size iki kez geldik. Teyzezademin ve Fuat Paşa’nın çok selamı var. Sizin çok merhametli olduğunuzu söylüyorlar. Affı hususinizi istiyoruz. Oluşturduğunuz Türk lisanının kıymetli bir hizmetkârı olan Nâzım’ı bağışlayın! Hapislerde her gün ah alarak üzülmesine mâni olun. Bu husustaki delaletinizi bizden esirgememenizi rica ederiz. Enver Paşa Kızı Celile."

(Not: Buradaki Enver Paşa İttihat Terakki lideri olan değil, Osmanlı askeri ve eğitimcisi olan ve diğerinin tersine Sultan Abdülhamid'e tam bağlılık gösteren Hasan Enver Paşa'dır.)

Tabii bütün bu af talepleri geri çevrilecek ve Nazım Hikmet'in uzun bir hapishane hayatı başlayacaktır. Ünlü şairin hayatının dönüm noktalarından olan bu mektup hadisesi, pek çok kişi tarafından bilinmez veya üstü kapatılır. Ancak Nazım Hikmet başta olmak üzere Sabahattin Ali gibi nice "toplumcu gerçekçi" edebiyatçıların hayatlarında 1930'ların, 40'ların derin yaraları yer almaktadır.

 

 

Düzenleyen:  - Kültür - Sanat
Kaynak: Türkiye Gazetesi, Anadolu Ajansı
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...