Kim “Topal Ördek” olmayı ister?

A -
A +
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Ortadaki şaibeli durum yok sayılsa bile Binali Yıldırım, bu kadar çok olumsuz parametrenin varlığına rağmen büyük başarı göstermiştir.
Ekonomik sıkıntılar, ilçe adaylarının seçiminde yapılan yanlışlıklar, hemşehricilik, kimi yerel yöneticilerdeki lüks ve şatafat, halkla temasın azalması, kibir ve muhtarlık seçimleri için göç gibi nedenleri söz konusu olumsuzluklar arasında sıralayabiliriz.
Bu da sandığa gitmeyen yüzde 8-9 civarında seçmen kitlesi olarak yansıdı seçim sonuçlarına İstanbul’da. En az yüzde 6-7’si AK Parti seçmeni.
Öyle anlaşılıyor ki Binali Yıldırım yüzde 55 bile alabilirmiş.
Aynı zamanda karşısındaki plastik makyajlı şahsın başarısızlığıdır bu sonuç. Çünkü yalnızca geçersiz oyların yeniden sayımında bile aradaki fark 15 bin azalmışsa ve bu azalışın sebebinin HIRSIZLIK, HİLE olduğu dikkate alınırsa, kendisinin ortadaki şaibeli sonucun galibi olarak karşımıza dikilebilmesi akıl ile izah edilebilir durum olarak görünmüyor.
YSK olağanüstü itirazla ilgili “Seçimlerin yenilenmesi ve Büyükçekmece kararını” verinceye dek mazbata verilmesini uygun görebilir. Ancak farkın 15 bin azalması bile oyların yeniden sayılması durumunda çıkacak sonucun ipuçlarını veriyorsa böylesi bir objektivitede mazbata almış belediye başkanı “Topal Ördek”(*) unvanını hak eder. Üstelik Belediye Meclisi’nde 50 üyelik gibi dramatik fark varken. Aslında tek ayak değil, iki ayak da kırık. 
Millet İttifakı’nın adayı bunu içine sindirebilir ama kamu vicdanının içine sinmeyeceğini şimdiden söylemekte fayda var.
Özetle muhalefetin verili şartları ve kanıtları doğru değerlendirip, ahlaki normlardan uzaklaşmadan ortadaki hırsızlığın adını koyup bu seçim sonuçlarını meşru görmekten vazgeçmesi, diğer adayla birlikte seçimlerin yenilenmesi çağrısını birlikte yapabilmesi en doğru tutum.
Eğer kendilerine güveniyorlarsa tabii.
Ama tabii ortadaki hırsızlığı, usulsüzlüğü göz ardı edip normalleştirmeden, durumu “Yenilen pehlivan güreşe doymaz” ucuzluğuna kaçmadan değerlendirecek bir muhalefet var mıdır bilemiyorum?
Şu anda göründüğü kadarıyla yok.
Olmadığı gibi “Seçim yenilenirse kaos çıkar” tehdidini savurmaktalar.
Ateş olsan cürmün kadar yer yakarsın da ne gerek var bu tehditlere. Yıllardır tehdit ediyorsun.
411 el kaosa kalktı dedin, “367 kabul edilmezse kaos çıkar” dedin.
Doyamadın kaoslara.
Muhalefet demokratik meşruiyet ile ne zaman tanışacak merak içindeyim.
 
SANDIĞA NEDEN GİTMEDİLER?
 
Bu sorunun cevabını vermeden değerlendirme yapamayız.
Geçen seçimlerde yüzde 89 olan oy kullanma oranı yüzde 82'ye düştü. seçmen sayısındaki artışı da dikkate alırsak yüzde 8-9 oranında sandığa gitmeyen seçmen var.
Vatandaş muhtarlık seçimleri için memlekete gitmek ve hemşehricilik yapmak dışındaki sebeplerinde son derece haklı.
Aklımızdan çıkarmamalıyız. Bu halk her türlü sıkıntıya katlanır. Ama “Benim refahımı artır, özgürlük alanımı genişlet” diye oy verdiği yöneticilerin de bu sıkıntılara paydaş olduğuna, sorunu çözümlemek için gayret gösterdiğine inanması gerekir. Patates 8 lira, soğan 10 lira oldu diye oyunu değiştirmez seçmen. Ama pazara gittiğinde aklında ve hafızasında “Filanca şehrin AK Partili belediye başkanı falanca Passat arabasını beğenmedi, onun yerine altına 650 bin liraya Audi çekti” haberinin görüntüsü varsa, iş için gittiği belediyede hani o ilk yıllarda örnek gösterilen vatandaş ilişkilerinden eser göremiyorsa,  10 liralık emlak vergi borcu nedeniyle evine haciz geliyorsa, büyük bir şehirde memur ya da emekli maaşıyla yaşamanın zorluğu devlet tarafından görülüp desteklenmiyorsa, buna karşılık kamu harcamalarındaki israf devam ediyorsa, sıradan bir müdür bile yanında beş koruma ve en az 10 araçlık konvoyla geziyorsa…  
O vakit kızgınlığından karşı tarafa oy vermeye de eli gitmediğinden sandığa gitmemeyi tercih edebiliyor seçmen.    
 
OYUMUZU ERDOĞAN’A VERDİK
 
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Oy vermedi diye milleti suçlamak ahmaklık olur. Kabahati kendimizde arayacağız.  Öz eleştiri yapacağız, kendimize bakacağız. Değerlendirmelerimizin ardından stratejimizi belirleyip ona göre adım atacağız” demesi bu gerçeğin ne kadar net biçimde algılandığının göstergesi.
Pek çok yazar arkadaşıma da geliyordur. Gelen mektupların çoğunda vatandaşlar bulundukları şehirlerin teşkilat yöneticilerinin ve belediye başkanlarının marifetlerini sıralayıp ardından ekliyorlar:
“Biz cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan’a verdik oyumuzu.”
İşte bu söylem meselenin ne kadar tehlikeli bir boyuta vardığını gösteriyor.
AK Parti’nin, artık yükü liderin omuzlarına daha fazla yıkmadan geçmiş yıllardaki heyecanla eski dinamiği yakalaması acil bir ihtiyaç olarak karşıda duruyor. Esasında bu seçim süreci tıpkı daha önceki 2009 yerel seçimleri ve 7 Haziran 2015 yerel seçimlerinde olduğu gibi yeni bir alarm daha verdi. Ama açıkça söyleyeyim bu kırmızı alarm.
Teşkilattaki ataletin atılabilmesi, vatandaşla teşkilat arasındaki iletişim köprüsünün yeniden, daha güçlü biçimde kurulabilmesi ve proaktif olunabilmesi eski dinamizmi beraberinde getirir.  
.....
(*) TOPAL ÖRDEK ABD başkanlarına görevlerinin son bir yılında karar alma yetkileri ve mekanizmalarını kullanamaz hâle geldiğinde takılan sıfat.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.