Yabancı basın 15 Temmuz’daki gibi ters köşe oldu

A -
A +
Fetullahçı çete vasıtasıyla Türkiye’yi alt etmek istedikleri bir sır değildi ve bunu 15 Temmuz gecesi hayata geçirmek istediler.
Hükûmetleri, başkanları, başkan yardımcıları, medyası; hepsi emindi 15 Temmuz’da AK Parti iktidarının ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın devrileceğinden ve yerine seçip hazırladıkları kişilerin geleceğinden. Ona göre de hazırlanmışlardı. Think Tank kuruluşlarının temsilcileri, ünlü medya organlarının isimleri öncesinden haber alıp 13-14 Temmuz’da İstanbul’a kapağı atmışlardı.
Örnek verelim. Onlardan biri Henry Barkey’di ve Büyükada’daki Splendid Otel’de dandik bir konuda gerçekleştirdikleri toplantıyı o güne denk getirmişti. Tüm yayın tesisatını ona göre kurmuştu otelin çatısındaki odasına.
Ama 15 Temmuz’u 16 Temmuz’a bağlayan gece öyle iş üstünde yakalandılar ki halkın hükûmetle, emniyetle ve TSK içindeki yurtsever subaylarıyla dayanışması umdukları sonucu değiştirince, fener tutulmuş tavşan gibi ne yapacaklarını bilemediler. John Kerry adlı utanmaz ABD Dışişleri Bakanı “Taraflara itidal tavsiye ediyorum” diyecek denli sapıttı ve kendini ele verdi. Hiçbir Avrupa ülkesinin Başbakanı ya da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı aramadı.
Medyası ise şaşkın ördek gibiydi, tersine tersine dalarak.
Şimdi küresel bir felaketle karşı karşıyayız. COVİD-19 adı verilen ve başlangıç kaynağı hakkında henüz karara varılamayan koronavirüs salgını dünyanın dört bir yanını sardı. Özellikle de Dünya Sağlık Örgütü Avrupa’yı salgının merkezi ilân etti. ABD Başkanı Donald Trump, Türkiye ve İngiltere dışında tüm Avrupa ülkelerine seyahati yasakladı.
Ama dünya medyasında çıkan haberlere bakıldığında ilgisiz konularda hep Türkiye fotoğrafı kullanılmakta.
BBC örneğin. Justin Trudeau’nun eşi pozitif çıkmış, Türkiye’deki bir statta Türk bayraklarıyla tribünlerde oturan taraftarlar. Ne alakaysa.
Trump Avrupa’ya seyahat yasağı getirmiş Türkiye dışında ama bakıyorsunuz New York Times’ın konuyla ilgili haberinde Türkiye fotoğrafı.
Onları CNN, The Associated Press, The Guardian, Russia Today televizyonu izledi.
Batı medyası bunu boşu boşuna yapmaz. Aslında beklentileri koronanın en çok Türkiye’yi vurmasıydı. Böylece 15 Temmuz’da başaramadıklarını bu yolla başaracaklardı. Ancak olmadı. Olmadığını da acı çekerek gördüler. Bu kez de Türkiye’de sanki büyük bir salgın varmış izlenimini yaymaya çalışmaktalar.
Tabii içeride de her zamanki hainliklerini sürdüren ortakları göreve devam etmekte.
İşte koronavirüs salgını dünyada işitildiğinden beri halkı bilgilendirici tek kelimelik açıklama yapmayan, bu konuda sosyal sorumluluk üstlenmeyen HDP ve uzantılarının yandaşlığına gelince bülbül kesilen Türk Tabipler Birliği (TTB).
Nerede bu örgüt diyorduk ki sonunda, haftalar geçtikten sonra sesleri işitildi. Başkan sıfatlı adam, aldıkları “duyumlar” doğrultusunda daha fazla korona vakası olduğunu iletmiş.
Utanmaz adam, sen bilim insanı mısın sokaktaki dedikoducu ağzı gevşek biri mi? Ya da FETÖ’nün trolleri gibi bir görev mi üstlendin? Duyum ne demek? Koskoca kurumun başındasın, elindeki veriler sağlamsa çıkar konuşursun. Hatta bu konuda önce Bakanlığı bilgilendirirsin. Senin görevin paniğe sebep olmak mı?
Fırat Kalkanı Harekâtı sırasında “Savaş bir sağlık sorunudur” diye maydanoz olmayı bilen bu sağlıksız kuruluşun hâlen açık olabilmesi biliyorsunuz yasalara göre kurulmuş olmasından kaynaklı. Bin kere söyledik, bu oda denen meymenetsiz yapıların ne denli faydasız olduğunu. Mesleki birlik kurmak isteyenler istedikleri gibi örgütlenebilmeli sendikalar ya da dernekler gibi. Bu rezaleti sona erdirmek için acaba hükûmetin daha ne kadar beklemesi gerekmekte? Bu adamlar en sıkıntılı olduğumuz anlarda kuyumuzu kazmaya ant içmişler, belli değil mi? Daha neyi bekliyorsunuz? Düşmanla çatışırken bizleri sırtımızdan hançerlemelerini mi?
Bir meslek kuruluşunun, hele 'Tabip' adı altındaki bir meslek kuruluşunun böylesi bir durumda devleti ve milletiyle dayanışma içinde çalışması, yapılacak bir görev istemesi ve sinerji oluşumuna destek vermesi gerekmez mi?
Hayır, onlar en sıkışık ve zor dönemlerde arkamızdan hendek kazanlardır. PKK’nın hendek kalkışmasına verdikleri destek de zaten bunun göstergesidir.
Soruyorum tekrar, bu meslek odaları daha ne kadar devam edecek? Üstelik üyeler de bu iş yapmayan çetelere verdikleri zorunlu aidatlar nedeniyle çok kızgınlar.
Bakın, Fabian Goldman adlı Alman bir gazeteci bile Türkiye’ye giriş yaptığında termal kameradan geçtiğini, uçakta bilgilendirildiğini, kendisine bir form doldurtulduğunu, çıkışta sorgulandığını ve tedbirlerin iletildiğini, her yerde dezenfektan olduğunu anlattıktan sonra “Almanya’ya döndüğümde de bir termal kameradan geçip gittim, başka da bir şey yoktu” diye yazıyor.
Bu ülkeyi zehirleyenler için panzehir var.
Artık gerekeni yapın.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.