Cumhuriyet FETÖ Pandemisi’nden neden kurtulamadı?

A -
A +
Can Dündar-Akın Atalay ikilisinin üç yıl boyunca FETÖ’cü çizgiye soktuğu Cumhuriyet bir türlü kendine gelemedi. Gazetenin nasıl hileyle ele geçirildiğini aşağıdaki yazıdan(*) okuyabilirsiniz.
Gazeteyi yeniden eski sahiplerinin geri alması yıllar sürdü. Şu anda Cumhuriyet Gazetesi Vakfı adına gazetenin sahibi olan Alev Coşkun’la birkaç arkadaşı o dönem epey mücadele verdi. Amaçları gazeteyi yeniden Atatürkçü çizgiye sokabilmekti.
O zamanlar Atatürkçülük satan CHP’lilerden ve yazarlardan gık çıkmadı. FETÖ’nün ruhsal tecavüzüne uğrayan Cumhuriyet çalışanları da sessizdi. Bir inleme duyuluyordu derinden ama sonra anlaşıldı ki bu Stockholm Sendromu İniltisinden başka bir şey değildi.
Ancak böylesine bir habis geçmişten kurtarıldığını zannettiğimiz Cumhuriyet’te aslında değişen bir şey olmadığına şahit olmaktayız son zamanlarda. Bir yerlerden “Operatif haberler yapın” talimatı alınmış olmalı ki peş peşe “habercilik” adına sığ sularda kulaç atıyorlar.
 
İNTİKAM HABERLERİ Mİ OPERASYON HABERCİLİĞİ Mİ?
 
Çin’le ilgili bir haberi İstanbul Havaalanı fotoğrafıyla sunup “Salgında ölü sayısı artıyor” diyenler de onlardı, “Cumhurbaşkanı’nın hediye paketinde virüs şüphesi” ya da “Nüfus müdürlükleri mikrop saçıyor” başlıklarıyla haber adı altında rezilliğin dibini bulanlar da.
Son olarak şehit bir MİT mensubunun cenazesini fotoğraflarıyla yayınlayan ve bu yüzden yasaların açık hükmü gereğince cezaevinde bulunan yazarlarının intikamını almak için “Yalı muhafazakârı” diye tanımladıkları Fahrettin Altun’un evine yönelik o çirkin operasyon haberlerini yapmaktan çekinmediler.
En aklı başında olduğunu sandıklarımdan biri bile, yapılan haberi savunmak için Muğla Baro Başkanı’nın “Burada bir suç unsuru yok” lafını “hukuki referans” olarak gösterecek kadar gülünçleşti. Sanki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı mübarek!..
Ve gerçeği saklıyorlar. Cenaze haberinde şehidin adı, ailesinin adı, cenazenin düzenlendiği köyün adı yokmuş.
Şaka gibiler diyeceğim lâkin bunu bilinçli yapıyorlar.
 
DİJİTAL ÇAĞDA KOMİK GEREKÇELER
 
İsme ne gerek var ki? Cenazeye katılan ve tabutu taşıyan MİT mensuplarının fotoğrafları kullanılmış boy boy.
Bunu yazanlar dijital çağda yaşadığımızı unutmuş olabilecek kadar aptal olabilirler mi sizce?
Ben de isterim mesleği gazetecilik olan kimse yaptığı haberden dolayı cezaevinde olmasın. Ama “haber” adı altında devletin istihbarat kurumlarına operasyon çekiliyorsa, dünyanın her yerinde bunun hukuki zeminde savunmasını yapmak zorundasınız.  
Öte yandan aynı kişilerin Devletin 17-25 Aralık yargı darbesi sonrasında FETÖ’ye karşı mücadelesi başladığında, FETÖ’nün kurduğu Karşı gazetesinde çalışıp ne ilginçtir ki aynı şeyi orada da yapmış oldukları bilgisi, insanı hayrete düşürüyor.
Yani FETÖ’nün gazetesi Karşı’da MİT tırları operasyonunu sayfalarca, günlerce yayınladılar ve sonra da “Evet, biz bu bilgileri Cemaat’ten aldık” diye açık açık söylediler iyi mi?
O dönem Cemaat dedikleri FETÖ’nün yanında durmak çok güvenceliydi. Bizler tehdit edilirken onların bir eli yağda, bir eli balda FETÖ’den gelen paralarla fink atıyorlardı “gazetecilik” adına. Zaten tüm uluslararası güçler FETÖ ile birlikte onların arkasındaydı. Bu yüzdendir ki Sözcü yazarı Emin Çölaşan hiç utanıp sıkılmadan “Şimdi Cemaat’i destekleme zamanı, FETÖ diye bir örgüt filan yok, yalan hepsi. Bizim yapamadığımızı Fetullahçılar yaptı” diyecek kadar kendinden taşıyordu zevkten.
 
ALEV COŞKUN KENDİSİNE MUHBİR DİYENLERLE NE KADAR DEVAM EDEBİLİR?
 
Gazetenin sahibi Alev Coşkun şu anda bir yol ayrımında.
Bakın, şu satırlar üç yıl önce Alev Coşkun mücadele ederken Cumhuriyet’te çıktı.
Alev Coşkun Ulusal Kanal’ın vazgeçilmez program konuklarından... Perinçek ve tayfasını her daim övüyor. Alev Coşkun’un AKP ile açık iş birliğinde olan Vatan Partisi ve Aydınlık çevresi ile olan bu muhabbeti de hiç kuşkusuz Cumhuriyet’i Aydınlık çevresinin ele geçirmesi hedefi ile bire bir örtüşüyor. Coşkun Vakıf davasını Cumhuriyet’i susturma aracı olarak savcılığın önüne serdi. İHBARCILIĞINI unutup Cumhuriyet Vakfı başkanlığına aday olduğunu söyledi.”
Yukarıdaki cümleleri yazanların, Alev Coşkun’a MUHBİR diyenlerin ve “Bozacının şahidi şıracı” başlıklarıyla alay eden yöneticilerin zihniyeti de kendileri de bugün hâlâ Cumhuriyet’te iktidarda.
Bu durum Alev Coşkun tarafından daha ne kadar sürdürülebilir?
Belki onun gücü de bir yere kadar, bilemiyorum.
Anladığım, Cumhuriyet'in, FETÖ Pandemisi’nden henüz kurtulamadığı.
.....
(*) https://www.sabah.com.tr/yazarlar/ovur/2018/03/16/cumhuriyet-vakfi-davasi
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.