Joe Biden’ın “Kürtler”i, Süleyman Soylu ve Hakan Fidan

A -
A +
Onlar “Kürtler” derken PKK’lıları kastediyor, biliyorsunuz.
Tekrara lüzum yok. Yurt dışı operasyon yetkisi verildiğinden beri MİT’in neler yaptığı ortada.
Daha önemlisi, MİT-İçişleri Bakanlığı-TSK arasındaki müthiş koordinasyon.
Operasyonların biri bitiyor, diğeri başlıyor.
Son olarak MİT’in takibi sonucunda düzenlenen operasyonla PKK'nın Hakurk “Eyalet” sorumlusu “Agit Garzan” kod adlı Murat Kalko ile yanındaki diğer teröristler öldürüldü.
Bu sonuncusuydu ve kuşkusuz devamı gelecek. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu geçtiğimiz günlerde boşuna “Göreceksiniz hiçbirinizin ummadığı gelişmeler olacak” demedi.
Nereden nereye?..
CIA, MOSSAD, MI6BND ve FETÖ’nün içinde fink attığı, operasyon üzerine operasyon yiyen MİT’ten, operasyon yapan MİT’e.
Artık içindeki M harfinin hakkını veren bir istihbarat örgütümüz var.
Türkiye iki gündür ABD’deki Küreselci Çete’nin Demokrat Parti Başkan Adayı Joe Biden’ın konuşmasıyla çalkalanırken en çok dikkat çeken “Erdoğan’ı devirmek için muhalefetle iş birliği yapmalıyız” sözleri oldu.
Oysa Joe Biden’ın “Kürtler” diye tanımladığı PKK-HDP çizgisiyle ilgili söyledikleri de çok önemliydi:
“Yapacağım en son şey, Kürtler konusunda Erdoğan’a boyun eğmek olurdu. Ve onunla Kürtlerle ilgili olarak birkaç görüşmem oldu. O dönem henüz üzerlerine gitmiyorlardı. Bence ona (Erdoğan'a) çok farklı bir yaklaşım uygulamalıyız.  Parlamento'ya katkı sunmak isteyen Kürt toplumunu entegre etmek için...”
Biden’ın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan için “O dönem henüz üzerlerine gitmiyordu” dediği dönem “Çözüm süreci”ydi ve yıllardır “Biz demokrasi, insan hakları, şiddet olmadan siyasal alanda kendimizi ifade etmek istiyoruz” diyerek, HDP’li ya da AK Partili tüm Kürtlere kendini inandıran PKK’ya bir ŞANS tanınmaktaydı:
“Tamam o vakit, silahları bırakın, sınır dışına çıkın, teslim olup sivil siyasi hayata geçin!”
Böyle dedi Türkiye Cumhuriyeti Devleti.
Hatırlayacaksınız görüşmeleri MİT yürüttü. Ama o vakitler yukarıda saydığım tüm yabancı istihbarat örgütleri ve FETÖ bu süreci sabote etti.
Çünkü Joe Biden’ın sözcülüğünü yaptığı emperyalist çete Türkiye’nin kaostan kurtulmasını istemiyordu bölgeyi dizayn etmek için. Oslo görüşmeleri sızdırıldı, ardından peş peşe şiddet eylemleri yapıldı. Hükûmet hâlâ iyimser biçimde süreci götürmek isterken PKK Güneydoğu Anadolu bölgesine çukur kazıp silah yığıyordu.
Süreci bitirmek için çözüm sürecinden sonuç bekleyen HDP’lileri de ikna etmek gerekliydi.
Tam o sıralarda Fransız gizli servisi tarafından Sakine Cansız’ın şoförlüğü ve korumalığını yapmak üzere görevlendirilmiş bir ismi işittik. 9 Ocak 2013 tarihiydi. Ömer Güney adlı bir suikastçı, Abdullah Öcalan’ın en yakın adamı ve Çözüm Süreci’nin savunucusu Sakine Cansız ile birlikte Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’i de öldürdü.
Batı medyası derhâl “Ömer Güney MİT’in elemanı, MİT öldürttü” yalanını yaymaya başladı. Bizdeki muhalif ve cemaatçi medya da bu yalanı tepe tepe kullandı.
O sıralarda görüşmeler kesintili de olsa sürüyordu.
İddiaya göre PKK’nın siyasi sorumlusu Âdem Uzun, bir araya geldiği Hakan Fidan’“Sakineleri siz mi öldürttünüz?” diye soruyor. Hakan Fidan’ın cevabı ise şöyle:
“Görüştüğüm adamı neden öldürteyim!..”
Âdem Uzun birkaç ay öncesinde de Cemaatçilerin ihbarıyla Fransız gizli servisi tarafından ağır bir suçlamayla gözaltına alınmış, sonra bir “el” devreye girip onu kurtarmıştı. 
Ömer Güney’in, MİT içindeki FETÖ tarafından organize edildiği daha sonra net biçimde anlaşıldı. Ortaya çıkan ses kaydında onunla suikast planlamasını konuşanların da MİT içindeki FETÖ’cüler olduğu belirlendi.
Abdullah Öcalan’ın Sakine Cansız ve iki PKK’lı kadının öldürülmesi olayıyla ilgili yorumu zaten her şeyi net biçimde açıklıyordu:
“Sakineleri Hakan Fidan’ı kim tutuklamaya kalktıysa o öldürttü...”
Şimdi siz bakmayın HDP’lilerin ve PKK’lıların “Önder Apo” demelerine. Abdullah Öcalan onlar açısından “Yaşayan bir ölü” artık.
Çözüm sürecinde “talimatlarını almak üzere” gittikleri İmralı’da Öcalan’ı dinleyen HDP’li vekilin “Karşımda bir devlet yetkilisini dinledim sanki başkan” demesinin sebebi de işte bu satılmışlıktır.
Öcalan’ın o HDP’li vekile cevabı şöyleydi:
“Ne yapacaksın, Ankara’ya bayrak mı asacaksın? Biz masa dedik şimdi oturdular ne istiyorsun daha?”
Joe Biden şimdi bu satılmışlarla Ankara’ya bayrak dikmeye hazırlandıklarını açıkça ifade ediyor.
Cevabı yine Süleyman Soylu ile verelim:
“Türkiye artık eski Türkiye değil. Bir daha denemesine varız Joe Biden.”
 
Sizde karakter var mı ki bağımsızlık karakteriniz olsun?
 
Kısaca Joe Biden’ın sözleri bize yeniden hatırlattı.
Türk'ü, Kürt'ü, Çerkes'i ya da Laz'ı fark etmiyor. Şu sorunun cevabı çok mühim:
“Bu ülke ve vatan senin için ne ifade ediyor?”
Aşağıdaki lafları babam demedi:
-Doğu Akdeniz’de ne işimiz var?
-Afrin’de ne işimiz var?
-Libya’nın içişlerine karışma, Hafter’e destek ver.
-Cerablus’a kerhen onay verdik.
-YPG bağımsızlık için savaşan ulusal direnişçilerdir.
-PYD ve YPG’nin terör örgütü olduğuna dair elimizde bir istihbari bilgi yok.
-Mavi Vatan da ne?
-Gemilerimiz orada boşuna petrol arıyor.
-Yunanistan’la ilişkilerimizi bozuyorlar
-SİHA’lar çocukları öldüren bir katliam aracı...
Yukarıdaki sözleri eden bir muhalefetin Joe Biden’ın açıklamaları üzerine fenersiz yakalanınca, Atatürk’ün sözlerine atfen “Bağımsızlık bizim karakterimizdir” demesinin bir anlamı var mı?
Anlamı filan kenara koyuyorum.
Açık söyleyeyim: ‪Sizde karakter filan kalmadı!..
Hem de kasetten beri.
Yani, karakterinizi kasetle takas ettiniz.
Bu ülkenin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün partisini emperyalizmin, Küresel Çete’nin finosu yaptınız. Utanmanız, arlanmanız yok, çünkü biliyoruz ki belli bir plan ve program dâhilinde bu partiyi CIA beslemesi FETÖ’cülerin yoğun desteğiyle ele geçirdiniz. Siyasi partilerin anti demokratik yapısı sayesinde delegelerin tümünü kendi adamlarınızdan seçtiniz. Delege ekseriyeti, yüzde 80 gibi yüksek oranla bir mezhebe dayalı. Bir yazar arkadaşımın dediği gibi, bu partinin kongresinde Atatürk bile başkan adayı olsa kazanamaz hâle geldi.
Eskiden de matah değildi bu parti. Darbeciydi, ikide bir kanlı darbecilerle iş tuttu, beceriksizdi, iktidara geldiğinde ekonomiyi batırıyor, dış politikamızı çıkmaza sokuyordu ama en azından ülke meselelerinde böyle satılık ve hain değildi.
Artık otel odalarında IMF heyetiyle gizli gizli ülkeyi pazarlama görüşmeleri yapacak kadar elden çıktı.
Adam parti tabanını öyle kıvama getirdi ki âdeta hamur gibi yoğuruyor.
Partiye oy verenlere seslenip “Neden korkuyorlar ki Abdullah Gül’den?” diye ayar vererek şimdiden 2023’ün işaret fişeğini çakıyor. Çok emin çünkü.
Abdullah Gül’ü de “tıpış tıpış” seçtirmeye kararlı.
Böylece “Seçimi dostlarımızla kazanacağız” derken Joe Biden’ı kastettiğini anladık.
Her şey net.
Dillerindeki slogan ve klişe cümlelerin peşinden gidecekler varsa buyursunlar.
Ama herkes bilmeli ki bu ülke sahipsiz, halk da karaktersiz değil.
 
 
FUAT UĞUR'UN DİĞER YAZISI
Sizde karakter var mı ki bağımsızlık karakteriniz olsun?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.