Mansur Yavaş’tan Altındağ’daki saldırganlara çay servisi ve mankurtların arkasındaki sinsi

A -
A +
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu artık neredeyse Ankara’da ikamet etmiyor.
Ya yangınların orta yerinde ya da sel felaketi bölgesinde.
Son 10 gündür de Kastamonu, Bartın, Sinop ve ilçelerinde.
Bir yandan da çalışmaların yapıldığı yerlerden duyurularını, bilgilendirmelerini yapıyor.
Peki, Devlet felaketlerle boğuşurken, ABD’nin emrindeki muhalefet ve sözcüsü gazeteler; kısaca fondaş medya algı operasyonlarına, etnik kışkırtmalarına ara verip tatile mi giriyor? Hayır. Tersine fırsat bu fırsat, tam gaz devam ediyorlar. İçişleri Bakanı Soylu 17 Ağustos günü sosyal medyada yaptığı bir paylaşımla tam da bu konuya dikkat çekti ve aşağıdaki son derece ilginç ve çarpıcı Tweet’i attı:
“Sel bölgesinden bir hatırlatma.
Devlet, sadece afet bölgelerinde değil, tüm vazifesiyle görevinin başında.
Siyaset sorumluluğu alanlar; bölücülük, nefret suçu, ırkçılık, yabancı düşmanlığı üzerinden Batı’nın elemanlığını yaparak fitne tohumu ekmemeli.
Bu hatırlatmanın bir nedeni var.”
Sayın Bakan kimi işaret etmekteydi? SİYASET SORUMLULUĞU alıp da bölücülük, nefret suçu, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı üzerinden Batı’nın elemanlığını yapıp FİTNE TOHUMU EKENLER kimlerdi? Hangi partinin mensuplarıydılar?
Gözden kaçan bu paylaşımda bir cümle daha vardı ki en çok dikkatimi çeken oydu:
“BU HATIRLATMANIN BİR SEBEBİ VAR”
Neydi bu hatırlatmanın sebebi?
Bu soruların cevabını en kestirmeden alabileceğim kaynak İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bizzat kendisiydi doğal olarak. Telefonunu aradım açmadı ve geri dönmedi. Mesaj yazdım, cevap yok. Fazla da ısrar etmedim, çünkü biliyoruz ki gece gündüz demeden, deli gibi çalışıyor.
Ama Bakan’a ulaşamasam da işin peşini bırakmayacaktım.
Epey sorup soruşturduktan sonra öğrendiklerim beni dehşete düşürdü.
Biliyorsunuz Ankara’nın Altındağ ilçesinde yaşananları. Emirhan adlı genç, tartıştığı bir yabancı uyruklu kişi tarafından bıçaklanmıştı. Bu olayla epeydir yabancı düşmanlığı üzerinden fay hatlarını tetikleyenlere gün doğmuş, derhâl sosyal medya üzerinden kışkırtmalara başlamışlardı. Sonuçta bir güruhun öncülüğünde toplanan kalabalık, onlarca Suriyeli mültecinin evine, iş yerine saldırmış, cam ve çerçevelerini indirmiş, sokaklarda yakaladıkları yabancı uyrukluları kıyasıya dövmüş, onları evlerinde saklayan yaşlı başlı insanları da darbetmişlerdi barbarca. Böylesi ancak Nazi dönemlerinde ya da ABD’deki ırkçı Ku Klux Klan tarafından yapılan katliamlarda rastlanılacak türdendi.
Saldırganlardan 79’u gözaltına alındı ve yaklaşık 30’unun uyuşturucu satıcılığı ya da kaçakçılığından, kalanların önemli bir bölümünün de çeşitli suçlardan sabıkalı olduğu ortaya çıktı.
Bu “sicilleri tertemiz vatan evlatları!” savunmasız göçmenlerin evlerine büyük bir kahramanlıkla saldırırken İyi Parti ve CHP Genel Merkezlerinde, Pensilvanya’daki FETÖ ikametgâhında birileri ellerini ovuşturmaktaydı.
Satılık fondaş medyanın Nevşin Mengü gibi isimleri, Gezi barbarlığında Taksim’e üs kuran CNN, DW muhabirlerini hatırlatırcasına Altındağ’da yaşanan vahşeti gizleyemedikleri bir sevinçle aktardılar.
Ama onlar yalnız değildi.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş da sıraya girmiş, bu sabıkalı kişilerin galeyana getirdiği sorumsuz kalabalığa arabalı çay servisi göndermişti. Böylece evleri taşlarken ya da sokaklarda yakaladıkları Suriyelileri dövüp linç ederken yorulan o “ipini koparmış kahraman”ları çay ikram ederek dinlendiriyor, güç toplamalarını sağlıyorlardı.
Bu korkunçtu. Mansur Yavaş besbelli bu kışkırtmadan bir “Gezi” hayal etmiş, Gezi vandallarına otel tahsis eden, onlara kumanya dağıtan kimi ünlü iş adamlarına özenmişti.
 
VE İKİNCİ OLAY:
Birkaç gün önce kimi yerlerde “Hudutlar Namusumuzdur” diye yazan, altında “Öfkeli Genç Türkler” imzası olan bir takım pankartlar gördük.
Arkasında kimin olduğunu biliyor musunuz?
Söyleyelim:
İYİ PARTİ GENEL MERKEZİ.
FETÖ kılavuzluğunda sessizce ve sinsice ilerliyorlar.
Altısı gözaltına alındı.
Hudutlar namuslarıymış.
Aynı “namussuz yerden” talimatlandırıldıkları öyle belli ki CHP de astı pankart “Sınır namustur” diye.
Şimdi bunlara Meral Akşener’in İçişleri Bakanlığı dönemi dâhil, sınırları kaldırım taşlarıyla işaretlenen ve fallafoş olan 80 yıllık Türkiye’yi anlatsan ne yazar? AK Parti iktidarı ile birlikte 2 bin 949 kilometrelik kara sınırımızın 1.079 kilometrelik kısmına güvenlik duvarı çekildiğini, 913 kilometresinin aydınlatmasının yapıldığını, 293 kilometresinde kamera ve algılayıcıların, 330 adet elektrooptik kule, 284 adet termal kamera olduğunu anlatsan kafalarına girer mi?
Sanmıyorum. Mankurtluk boşuna tanımlanmadı bu ülkede.
Mülteci karşıtlığını kaosa çevirmek isteyenler ve onları kullananlara bir uyarım var:
Üst üste yaşanan felaketlerden yararlanmaya çalışmak muhalefet açısından zavallılık. Bilmeleri gereken Devlet’te bir zaaf yok, tersine o çok sevdiğiniz Gezi dönemlerinden daha güçlü, atak, kararlı ve sonuç alıcı bir motivasyona sahip.
Bu fitne fücura, kışkırtıcılıklara, mülteci evi yağmalayan sabıkalı faşist vandallara çay servislerine, cezaevlerinde “çaycı çorbacı” diye tanımladıkları FETÖ’cü vatan hainlerinin ve patronlarının talimatlarıyla yapılacak her türlü “etkinlik”e gereken cevabın anında ve sonuç alıcı olarak verileceğinin bilincinde olmaları gerekir. Nitekim Mansur Yavaş’ın çay servis aracı için de emniyet güçleri anında gereğini yaptı ve bölgeden uzaklaştırdı.
Kısaca huzuru bozmakla elinize bir şey geçmeyecek.
Yani demem o ki boşuna cacık için hazırlanan yoğurda malzeme olmayın.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.