Muhalefetin radikal siyaset dili ne işe yarıyor?

A -
A +
Seçimlerden hatırlarsınız. Muhalefet partileri, “radikal sevgi” denen bir şeyden bahsediyorlardı. Bu kavram, bir Batı ülkesinin seçim kampanyasında daha önce kullanılmış eski bir söylemin ithal edilerek kopyalanmasından başka bir şey değildi.
Kullananlar da ne işe yaradığını bilmiyorlardı. Ama en azından, iktidarı “kutuplaştırıcı” bir siyaset izlemekle suçlamak için bu söylemin işlevsel olduğunu düşünüyorlardı.
Muhalefet taktiksel olarak kutuplaşmaktan şikâyet etse de, kesinlikle siyasal ve toplumsal kutuplaşmanın canlı tutulmasını sağlamak için elinden geleni ardına koymadı.
Bırakın sert muhalefet söylemini, kutuplaşmayı canlı tutmak için radikal siyaset dilinin tüm imkânlarını devreye soktular. Bu dili, hakaret açıklamaları ile destekleyerek bugün de devam ettiriyorlar. 
Millet İttifakı’nı bir arada tutmak için yoğun bir çaba gösteren “görünmez el”, muhalefet partilerinin görev dağılımını güncelliyor. Nasıl bir siyaset izleyeceklerini kulaklarına fısıldıyor.
Bugünlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan bir kez daha hedef alınarak, çalışılmış bir taktik tekrar devreye sokuldu.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve ekibinin “sözde cumhurbaşkanı” söylemine devam etmeleri kutuplaşmanın artması için başvurulan bilinçli bir yöntem.
Son birkaç aydır muhalefet partileri, kendi kalelerindeki topu bir türlü çıkaramıyorlar. Siyaset oyununu rakip sahaya taşıyamıyorlar.
Muhalefetin son iki aylık iç gündemine bir bakalım...
CHP uzun süredir parti içinde yaşanan tecavüz-taciz skandalları ile uğraşıyor. Bu konularda her gün yeni bir skandal ortaya çıkıyor. Taciz iddiaları konusunda suskun kalınması da işe yaramıyor.
CHP’nin İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun geçmişi -CHP yönetimi bu meseleyi konuşturmamak için çok çabalasa da- Atatürk’ün kurduğu bir parti için kolay hazmedilebilecek bir seviye değil.
Seçim dönemlerinde CHP ve tabanı, Kaftancıoğlu’nun terör örgütlerinin üyelerine yönelik geçmiş destek açıklamalarını ve devlete ve güvenlik güçlerine hakaretlerini görmezden gelmeyi tercih etmişti. Bugün için İstanbul özelinde ve genel olarak CHP içinde devam eden tartışmalarda, Kaftancıoğlu’nun geçmişi parti içinde her yeni krizde gündeme getiriliyor. Dolayısıyla Kaftancıoğlu, Kılıçdaroğlu ve yönetiminin yumuşak karnını oluşturuyor.
Muhalefet belediyelerinde gün geçmiyor ki yeni bir skandal gündeme gelmesin. Hizmet siyasetinde geriye gidiş, algı gündemi ile yönetilemeyecek hâle geldi.
Kamuoyu anketlerinde CHP’nin oyları bir türlü artmıyor. Böyle olunca CHP içinde ve destekleyen çevrelerde, Kılıçdaroğlu’nun ittifakın geleceğini düşünmekten siyaset üretemediğine yönelik eleştiriler hiç eksik olmuyor.
CHP’den ayrılan Muharrem İnce ve Mustafa Sarıgül’ün başlattığı siyasi parti ya da hareketlerin, son dönemde muhalif siyasi alanına etki ettiği görülüyor. Özellikle İnce’nin siyasi denklemde oyun bozucu bir etkisinin olabileceği görülüyor.
İYİ Parti’de iç gerginlikler, istifalar, HDP ve FETÖ tartışmaları hiç eksik olmadı. Meral Akşener, partisinden daha çok kendi siyaseti için çaba harcıyor. CHP ile ilişkilerinde, HDP meselesini bir pazarlık unsuru olarak kullanıyor.
Ayrıca, Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayının şimdiden belirlenmesinin zorluğunu da bilerek, kendi aday olacakmış gibi bir algı oluşturuyor. İlaveten, Millet İttifakı’na muhtaç olmadığı görüntüsünü vererek, CHP’nin kendisine mecbur olduğu rahatlığı ile hareket ediyor.
Böyle olunca da, “kilit parti” olduğu algısını pekiştirmeye çalışarak, gündemde kalmayı başarıyor. Kamuoyu anketleri ile bu “kilit parti” algısı destekleniyor.
Erdoğan’ın Saadet PartisiHüda-ParBüyük Birlik Partisi ve DSP’nin genel başkanları ile yaptığı görüşmeler CHP’yi panikletiyor. İleriki günlerde Demokrat Parti gibi diğer bazı partilerle ya da muhalif siyasi alandaki diğer bazı aktörlerle görüşme ihtimalini de bu başlığa eklemek gerekir.
Dolayısıyla, böyle bir siyasi denklemde CHP ve yönetimi, radikal siyaset dili ve aşırı kutuplaştırıcı bir siyasal söylemle kendi iç tartışmalarını, kırılganlıklarını perdeleyebileceklerini düşünüyorlar.
Ayrıca aşırı kutuplaşmış bir siyasette, SP, İYİ Parti ve yeni kurulan partilerin muhalif siyasi alanda kalacağını varsayıyorlar. Geçmiş seçimlerde kutuplaşmanın muhalefete yaradığını gördüler.
Tüm bunların ötesinde; iktidarın reform ajandası ile pozitif gündem oluşturmasını engellemek en önemli amaçlarından biri…
Sonuç olarak, muhalefet radikalleşmiş bir siyaset söylemi ile gergin siyasi atmosferin devamından medet umuyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.