FETÖ ile mücadelede hassasiyet

A -
A +
15 Temmuz alçak darbe teşebbüsünün beşinci yıl dönümünü bir haftaya yayılan törenlerle idrak ettik. Türkiye’nin dört bir yanında tertip edilen faaliyetlerde şehitlerimizi andık, gazilerimize şükranlarımızı sunduk ve 15 Temmuz’un muhasebesini yaptık. Televizyonlardaki tartışma programlarının çoğunda FETÖ ile mücadele ele alındı, üniversitelerde paneller düzenlendi, meydanlarda demokrasi nöbetleri tutuldu.
Çokça dile getirilmeyen ama  FETÖ ile mücadelede ciddi bir zaaf olarak tespit ettiğim bir hususu sizlerle paylaşmak istiyorum.
FETÖ’nün gücü ve etkisi kamu kurumlarına sızmasından ileri gelmekteydi. Yaygın bir tabirle “devletin kılcal damarlarına kadar sirayet eden” bu ihanet şebekesi tam anlamıyla paralel bir devlet yapılanması oluşturmuştu. 17-25 Aralık 2013 darbe teşebbüsleri başarısız olunca, 15 Temmuz 2016’da darbeyle devletin tamamını ele geçirmeye çalıştılar. 15 Temmuz’dan sonra FETÖ mensuplarının kamu kurumlarından temizlenmesi için kapsamlı çalışmalar yapıldı. On binlercesi ihraç edildi. Ama bitmediler. Hemen her gün yurdun bir köşesinden FETÖ yapılanmalarına karşı yeni operasyon haberleri gelmeye devam ediyor.
Yeni nesil terör örgütü olarak nitelenebilecek FETÖ’nün en mahir olduğu alanlardan biri yeniden yapılanma. Çökertildi hatta kökü kazındı sanılan birçok FETÖ biriminin yeniden oluşum süreci içine girdiklerini gözlemliyoruz. Bunu da büyük ölçüde, FETÖ ile mücadele esnasında ortaya çıkan zaaflardan istifade ederek sürdürüyorlar. Kripto ve mahrem FETÖ mensupları söz konusu yeniden oluşum girişimlerine öncülük etmeye çalışıyorlar. Güvenlik güçlerimiz 24 saat müteyakkız şekilde bu yapılara geçit vermemeye çalışıyor.
Fakat bir yandan da, kamu hizmeti veren kurumlara 15 Temmuz’dan sonra sızmaların önüne geçilmesi için oluşturulan mekanizmada bir sıkıntı var. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasıyla ilgili yönetmeliğin Anayasa Mahkemesi tarafından iptalinden yaklaşık bir buçuk yıl sonra bu konuda bir kanun çıkaran TBMM önemli bir hususu gözden kaçırmış gözüküyor. İptal edilen yönetmeliğin yerine yeni bir mevzuat ihdas edilmiş ama söz konusu yönetmeliğin yürürlükte olmadığı süre zarfında kamu hizmeti veren kurumlara yerleşenlerin durumuyla ilgili bir hüküm düzenlenmemiş. Yani Anayasa Mahkemesinin iptal kararının tarihinden yeni kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar işe girenlere herhangi bir güvenlik soruşturması ya da arşiv araştırması yapılmamış bulunuyor. Bu eksikliğin behemehâl giderilmesi elzemdir. Zira bu ara dönemde işe girenlerden FETÖ veya başka bir terör örgütüyle irtibatlı ya da iltisaklı kişiler var ise bunların bulundukları kurumlarda herhangi bir tertibin içine girmeleri önlenmelidir.
Diğer taraftan, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması konusunda il valiliklerinin birbirlerinden farklı tutum ve davranış içinde olmaları da hayreti mucip bir durumdur. Şöyle ki, vakıf üniversitelerinde çalışan personelin “kamu hizmetinde” oldukları mevzuatta ve içtihatta sabit olmasına rağmen bazı il valilikleri, vakıf üniversitesi rektörlüklerinden gelen arşiv araştırması taleplerini geri çevirmektedirler. Gerekçe olarak da, vakıf üniversitelerine atanacak şahısların devlet memuru olmadıkları ileri sürülmektedir. Hâlbuki 7315 sayılı Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu’nun üçüncü maddesine göre, Arşiv araştırması, statüsü veya çalıştırma şekline bağlı olmaksızın ilk defa veya yeniden memuriyete yahut kamu görevine atanacaklar hakkında yapılır.”
Kanun koyucu arşiv araştırmasının sadece devlet memurları için yapılacağını öngörseydi, oraya ayrıca “yahut kamu görevine atanacaklar” ifadesini eklemezdi. Kaldı ki, aynı kanunun yedinci maddesinde, arşiv araştırması sonucunda elde edilen verilerin incelenmesi için “üniversitelerde rektör yardımcısı başkanlığında bir komisyon” kurulacağı belirtilmekte, devlet ya da vakıf üniversitesi ayrımı yapılmamaktadır.
Bazı vakıf üniversitelerinin yönetimleri de, söz konusu kanunun sadece devlette göreve başlayacakları ilgilendirdiği gerekçesiyle, yeni işe başlayanlar için bu mekanizmayı hiç işletmemekte ve herhangi bir arşiv araştırması yapmadan personeli göreve atamaktadır.
15 Temmuz öncesinde FETÖ’nün en rahat sızdığı kurumların üniversiteler olduğu ve FETÖ tarafından yönetilen 15 vakıf üniversitesinin kapatıldığı dikkate alındığında, bu hain örgütün yeniden yapılanma çabalarında üniversitelerin öncelikli olduğu akıldan bir an olsun çıkarılmamalıdır.
Özetle;
1) Yasama organı, 7315 sayılı kanuna ek bir madde ekleyerek, güvenlik soruşturması ya da arşiv araştırması yapılmadan ara dönemde göreve başlatılanlara ilgili sürecin uygulanmasını temin etmelidir.
2) İçişleri Bakanlığı tüm il valiliklerine bir genelge göndererek, vakıf üniversitelerinde göreve başlayacaklar için talep edilen arşiv araştırmalarının süratle yapılmasını temin ve valilikler arasındaki farklı uygulamaları izale etmelidir.
3) Yükseköğretim Kurulu tüm vakıf üniversitesi rektörlüklerine bir yazı yazarak, yeni işe başlayacak personel için 7315 sayılı kanundaki süreçlerin işletilmesini istemelidir...
15 Temmuz’un beşinci yılında FETÖ ile mücadeleyi sanki darbe teşebbüsü dün yapılmış gibi iştiyakla sürdürmedikçe bu belanın kökünü kazıyamayız.
Ailelerinizle birlikte huzur içinde bir Kurban Bayramı geçirmenizi temenni ederim...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.